Yazı boyut :

ŞEYH SELAM-I MÜNZEVÎ HAZRETLERİ’NİN ARİFE GÜNÜ ETMİŞ OLDUĞU TEVBE İLE İLGİLİ MENKIBEDİR

Hazret-el Üstaz buyuruyorlar, “Şeyh Selam-ı Münzevî, arife günü vefat etti. İmâm Şâfiî Hazretleri, kendisi hakkında, ‘Bu kimse seksen yaşındaydı. On iki yaşındayken abdest almış ve ömrünün sonuna kadar bu abdest bozulmamıştı. Cenab-ı Hakk’a ömrü boyunca, başka insanların hayran olacağı şekilde ibadet etmek kısmet oldu. Ve hatta, kendisinin kırk Sıddîk’ın derecesine ulaştığına, melekler şahit oluyorlardı. Bir Sıddîk yirmi dört Kutub derecesinde olup, kendisi bu ulaştığı makam üzere, Cenab-ı Hakk’ın huzuruna çıktı. O, on iki yaşında aldığı abdest nasıl bozulmadı denilirse, iki melek kendisine on iki yaşındayken öğretip, anlattılar, zihnine yerleştirdiler.

O zamandan sonra muhnis yani sözünü tutmayan, bozanlardan olmadı’ buyurdu. Sonra bu kimse defnedilirken, İmâm Şâfiî Hazretleri, Mekke Halkı’na karşı, ‘Eğer bir kimse, arife günü, günahlarından dönüp, Allah Celle Celâluhu Hazretleri’ne tevbe ederse, o kimseyi altı yüz bin melek zikreder, anar. Bu meleklerin zikretmesiyle, Cenab-ı Hak o kimseye, Şeyh Selam-ı Münzevî’nin, seksen, doksan sene boyunca yaptığı hâlis, saf, tertemiz ibadete karşı bağışladığı dereceyi verir. Ve yine bunun gibi melekler, arife günü ölmüş olan birisini, aynı tövbe etmiş olan kişi gibi zikrederler’ buyurdu.

İmâm Şâfiî Rahmetullahi Aleyh tekrar, cemaate, ‘Cenab-ı Hak, Kurban Bayramı gecesini ihyâ eden yani ibadet ile geçiren kişiye,

  • Ruhunu teslim ederken,
  • Lahidde yani mezarda uyandığı an,
  • Sorgu, sual yapılan an,
  • Mezardan, Arz-ül Mahşer’e giderken,
  • Mizan zamanı,

ve Sırat’ı geçerken olmak üzere altı makamda ihyâ eder, diriltir, canlandırır. Arz-ül Mahşer’e çıkıldığında, herkesin sırtında başka korkular ile birlikte yüz elli kiloluk ağırlık olur. O an atacağı her adım, bir sene yürümüş gibi zahmet ve yorgunluk verir. Dünyada iken, malından cimrilik yapmadan kurban kesmiş olan kimse, kabirden kalktığı zaman o kurbanı kabrin yanında hazır bulur. Sonra hiç zahmet çekmeden ona binip mahşer yerine gider. Kurban alınırken bahil olur yani cimrilik yapılırsa, o necîs yani pis olan eşek etine benzer. Bu eşeğin sahibinin kendisini uyandıracak, kendisine getirecek birisine ihtiyacı olur. İmkanı varken, Efendimiz Aleyhisselâm Hazretleri’nin, Cenab-ı Hakk’ın cehennemi dolduracağından korktuğu, ahmaklardan olmamak için, düzgün şekilde kurban kesmesi gerekir’ diye buyurdu”

Hazret-el Üstaz buyuruyorlar,

“Hâs Muhammed Şirvânî Hazretleri’nin müridlerinden birisi,
‘Ya Seyyidi, benim bir ineğim var. Bir de elbisem var üstüme giyeceğim. Kurban kesmek hakkında benim durumum nedir?’ diye sordu.

Şirvânî Hazretleri cevap olarak, ‘Sen o ineği satıp kurban kesersen iyi olurdu’ dedi.

Müridi, ‘Ya Seyyidi, benim ailem yani eşim bu ineği satmama razı değil’ deyince,

Şirvânî Hazretleri, ‘Sana duâ etmek lazım, Allah seni, senin malını ve senin aileni fitneden korusun’ buyurdu.

Velhâsıl yani sözün kısası, bizim zamanımız ehl-i sarhoştur.

Bu sekr yani sarhoşluk hali iki türlüdür,

Birisi aynı bildiğimiz gibi, diğeri ise Hak olan şeyi duymaktan ârız yani engel olan sarhoşluktur. Bu daha da kötüdür, neden denilirse onu bu sarhoşluktan uyandırmak imkansızdır”

Menakıb-ı Şerif’i, Dağıstanca’dan çeviren Nezihe Sungur.

Zatların diğer menkıblerini okumak için lütfen ismine tıklayınız.
Hâs Muhammed Şirvâni K.S. Şeyh Şerafeddin K.S.
Anahtar Kelimeler
Arife günü kurban hakkında menkıbeler arife günü tövbe kurban kurban hakkında İmâm Şâfiî