3 İhlas-ı Şerif
1 Fatiha
DUA : Eûzu billahi mineş-şeytânirracîm. Bismillahirrahmanirrahîm. İla şerefi ruhun nebiyyi ve ila ervahi ve alihi ve ashabihil kiram ve ila ervahi eimmetil erbaa ve ila ervahi meşahina fittarikatil nakşibendiyyetil aliyye hassaten ila ruhi Ebul-beha, ebul-fukara, ebul-alemin hazretel üstaz (Şeyh Şerafeddin) EL-FATİHA
İhvan ve müridanından birisi Üstazımız Şeyh Şerâfeddin Hazretleri’ne sormuşlar,
“Ya Seyyidi, kurban kesen birisi için, Hadis-i Şerif’te, Sırat Köprüsü’nden geçerken üstüne binileceği ve kesen kişiyi kurtaracağı ve hatta Cehennem ateşinden kurtuluşa aracı olacağı anlatılıyor. Peki o kurbanın etini yiyen müminler için ne gibi mutluluklar vardır? Bu ibadet ile neler kazanılır?”
Hazretel Üstaz cevaben, “Evet, o kabul olunmuş olan kurbanın etinden yiyen müminler için, kurbanın kabul derecesine göre yakınlık ve bağlılık ile kazanılacak güzellikler vardır. Kabul derecesi üç türlüdür, Alâ, evsât ve ednâ. (çok,orta ve az)
Bu dereceleri Hızır A.S., İbnü'l-Mübârek adındaki bir kimse kurban keserken bildirmiştir.
İbnü'l-Mübârek, hükümdar ve çok zengindi. Çok mal ve varlığı vardı. Her sene Hacc-ı Şerif’i ziyaret eder ve bin yedi yüz kadar kurban keserdi. Bir sene Hicaz’a gitmek için çok masraf edip yola çıkmıştı. Yol üstünde bir şehire geldiğinde bir kadıncağız gördü. Kadın yol kenarında bulunan atık ve çöp olan yerden eline bir şey alıyor ve bir süre sonra yere atıyordu. Bu şekilde iki üç kere tekrar ettiğini gördü.
Abdullah İbnü'l-Mübârek çok şaşırarak kadının olduğu yere geldi ve, “Kız kardeşim, bu eline alıp attığın şey nedir?” diye sordu.
Kadın, “Burada bir tavuk leşi buldum. Evladımın açlığını düşünüp bunu yemek câiz yani uygundur diye alıyorum. Sonra leş olan şeyin haram olduğu aklıma gelip, Sâdat’tan (Peygamber Efendimiz’in soyundan gelen) olan evladıma bu haram olan şeyi nasıl yedireyim diye geri atıyorum” dedi.
Abdullah İbnü'l-Mübârek kendi kendine, “Bu sene Hac ziyareti yapmak yerine bu fakir kadın ve evladına o yapılacak masrafı vermek daha eslahtır yani uygundur” dedi.
Ve Hacc-ı Şerif için harcayacağı miktarın tamamını kadıncağıza verdi. O sene Hacc’a gitmekten vazgeçti ama yine kurbanlar kestirip fakir olan müminlere dağıttı ve bir kısmını da evinde pişirip insanları davet etmek istedi.
O gün orada Hızır A.S., Kutbü'z-Zaman ve İmâmeyn denilen Ricalullah’ta vardı. Fakat diğer insanlar bunları bilmiyordu.
Hızır A.S. İbnü’l-Mübârek’e, “Ya İbnü’l-Mübârek, bu kadar kurban kestiriyorsun. Resul-i Ekrem Aleyhisselam Hazretleri’nin şu Hadis-i Şerifi’nde ‘İstefruhu daha ya kum fe innehu meta yakum alessırati – Kurbanlıklarınızı iyisinden seçiniz. Çünkü onlar Sıratta sizin bineklerinizdir’ tarif buyurduğu şekilde kesiyor musun? Eğer bu kurbanları o hadiste bildirildiği şekilde kesmiyorsan, cehalet ile yapılan iş-amel makbul-kabul olmaz. Huzur-u İlâhi’de yani Allah’ın Huzuru’nda o amelin sevabına da ulaşamazsın”.
İbnü’l-Mübârek düşünmeye başladı ve gerçekten de o kurbanları her birine ait olan saygı ve hürmet ile kesmediğini ve işin Hak ve hakikâtını bilmediğini anladı.
Hızır Aleyhisselam’a, “Madem ki bu konudaki cahilliğimi biliyorsun, öyle ise sen bu işin hakikâtını anlar ve bilirsin. Buyurunuz beni bu konuda aydınlatın” dedi.
Hızır Aleyhisselam, “Bu meclisimizde, bu konuyu anlatmak için benden daha kıymetli ve bilgili olan Allah Dostu vardır” dedi.
Bu sözü, Kutbü'z-Zaman’a işaret etmek için söylemişti.
İbnü’l-Mübârek, “Sen bu işin hakikâtını bilmiyor olsaydın, söze sen başlamazdın. Bana kalırsa bu görev senindir” dedi.
Hızır A.S., Kutbü'z-Zaman’a baktı ve izin istedi.
Kutbü'z-Zaman’da müsaade etti. Hızır A.S. söz söylemeye başladı ve orada kesilecek olan kurbanların her birine ait olan hürmet ve saygının nasıl olması gerektiğini ve adetlerini birer birer anlattı ve bildirdi. Aynı zamanda kabul olan kurbandan bir lokma yemenin, müminlere ne derece mutluluk kazandıracağını da bildirdi.
İbnü’l-Mübârek, Hızır A.S.’ın sözlerinin etkisi ve detay ve ayrıntılardan dolayı O’nun Hızır olduğundan süphe etti, ve, “Sen Ebü'l-Abbâs-il Hızır değil misin?” diye sordu.
Cevaben, “Evet, Alimler’in var olduğuna hüküm veren Hızır benim. Sen bana iyice bak” dedi.
İbnü’l-Mübârek, Hakk’a şükür etti ve, “Bin kere Hac vazifesi yapsaydım bile bu mimetlere ulaşamazdım. Bu kurban ibadetimdeki cahilliğimden de kurtulamayacaktım. Kutbü'z-Zaman ve İmâmeyn’i dahi görüp tanışma şerefine erişemeyecektim” dedi.
Şimdi, kabul edilmiş olan kurbanın etinden bir lokma yiyen mümin için kazanılacak sevap ve mutluluk derecesi üç türlüdür,
Ednâ (az) olan derece şöyledir,
O kişinin halet-i nezi' denilen ölüm halinde on türlü ihtiyacı olur. Kabir’de, kıyamda, sıratta ve hesap gününde de on türlü ihtiyaçları karşılanır.
Evsât (orta) olan derece şöyledir,
Hak tarafından Cennetlik olduğuna dair ses ve müjde gelir.
(Diğer Kurban Menakıbında, kabul olan kurbanların nasıl tarif edildiği yazıyor)
Alâ olan derecede ise, Resul-i Ekrem Aleyhisselam Hazretleri ile bir araya gelmek ve yüz yüze görüşmek mümkün olur. (İnşAllah)
Kurban, Efendimiz Aleyhisselam Hazretleri’nin gönderilmesi ve Peygamberliğinden önce koyun hayvanından olurdu. Başka cins hayvan pek kesilmezdi. Koyun, Cennet’te iken, insanların babası Adem Aleyhisselam’ın bir hata yüzünden Cennet’ten indirileceğini bilirdi. O yüzden, ne zaman Adem Aleyhisselam’ı görse, acıyarak O’nun için ağlardı.
Ne zaman Adem Aleyhisselam ile eşi Havva, Cennet’ten indirildiler, koyun çok ağladı ve elli yedi tür ve şekilde duâ etti ve yalvardı. Hakk’a onları Cennet’e geri alması için. Hak Tealâ bu dualarını kabul etti.
Adem Aleyhisselam, koyunun kendisi için acıyıp dua ettiğini anlayınca Hak Tealâ Hazretleri’ne, “Ya Rabbi, şu mübarek mahlûk-hayvan ile benim aramda bir ilişki, münasebet yarat. Ve bu hayvana yeryüzünde, benim soyumdan ona karşı bir muhabbet-sevgi bağışla” diye yalvardı.
Cenab-ı Hak, Adem Aleyhisselam’ın duasını kabul etti ve koyunu insanlara melûf yani alışılmış, yakın kıldı. Evladı ve soyuna kurban edilmesi için bağışladı. Ve türlü türlü nurlar ile beraber Cennet’e girebilmek için sebep ve aracı olmasını sağladı.
Koyunun Adem Aleyhisselam için yapmış olduğu duânın, Kurban Arefe ve bayram gününe, yani Zilhicce Ayı’nın onuncu gününe denk gelmesi sebebiyle, o gün kurban edilmek üzere kesilmesi meşrû, uygun ve yasal oldu.
Efendimiz Sallâllâhü Aleyhi ve Sellem Hazretleri’ne gelmiş olan İlâhi emir, yalnız koyun hayvanına özel olmayıp, izin verilmiş olan her türlü hayvandan kesilmesi câiz ve meşrû oldu.
Adem Aleyhisselam’ın Cennet’ten çıkarılacağını başka hiçbir yaratılmış bilmezken, koyun nasıl bildi diye sorulursa,
Koyun, Cennet’teyken sadece Tûba Ağacı’nın yapraklarından yerdi (Diğer ağaçlardan ayrıcalıklı kılan, Cennet’te sonsuza kadar kalmasıdır) Cenab-ı Hak, o koyuna yakazat (uyanıklık) verdi. Adem Aleyhisselam’ın hakikâtından haberdar oldu ve büyük bir şeref ile İsmail Aleyhisselam yerine fedâ-kurban edilmek üzere gönderildi. İbrâhim Halilullah Aleyhisselam, kurbanı kestiğinde et ile birlikte kavun da bulunuyordu.