Yazı boyut :

Seyyid Hüseyin Radiyallahu Anh'ın kaside ve mersiyesi ve Kerbelâ vakası kıssası

Allah adıyla başlayıp anlatayım bir hikâye 

İhvanlara ibret için başladım ben bu vak’âya

Musibete duçar olan bilcümle din kardeşlere 

Ehl-i Beyti sevenlere , şefaât isteyenlere

Resulûllah'ın torunu Peygamberin göz bebeği

Şühedaların seyyidi mazlum HÜSEYİN’in gördüğü 

Anın ehl-i iyaline , akraba ve etbaîna 

Kerbelânın meydanında duçar olan musibete 

Dinleyin ey ehl-i iman , anlayın ey ehl-i islam 

Zalim yezidin kavminden ne gördüler ehl-il kiram

Hazret-i Ali’den sonra Muaviye imam oldu 

Adalet ve nizam ile ehl-i islâm rahat etti 

Resulûllahın evlâdı akraba ve âşireti 

Her istediklerini verip son derece tâ'zim etti 

Muâviye hastalanıp ümitsiz bir hale düştü 

Oğlu yezidi çağırıp , “oğlum sen iyi dinle” dedi 

“Ben Hakk'a kavuşup gitsem ümmet sana emanettir”

“HÜSEYİN ile ehl-i beyti benim sana emanettir”

“Küçüklere baba gibi, büyüklere evlât gibi”

“Seninle yaş bir olana olursun sen kardeş gibi”

Bu emanet , bu vasiyet babasından gören yezid

Milletin başına geçdi , başladı zulmünden çeşit

Zevk safahat çoğaldı , hak hukuk zayi oldu

Resulûllahın ehline zulmü tecavüz başladı 

Fesat hıyanet çoğaldı , adil düzen yok oldu 

Resulûllahın ehline iyi gözle bakmaz oldu 

Muâviyenin yanında , Şam-ı Şerifin diyarında 

Rahat yaşamakda olan Seyyid HÜSEYİN’in ehline

 Zalim yezid hiç bakmadı , vasiyeti de tutmadı 

Şam diyarını terk etmeye cümlesini mecbur etti 

Ehl-i îyalini alıp, HÜSEYİN Medine’ye geldi

 Kardeş Muhammed Hanife sevincinden çok ağladı

“Ey kardeşim , Ya Muhammed o yezidden neler gördüm 

Şam diyarını haram etti , vatanıma geldim dönüp”

Medine'de biraz kalıp , Mekke Şehrine geldi

Mekke’nin ehlinden HÜSEYİN türlü hürmet gördü

Çok geçmeden mektup geldi Irak ehl-i eşrafından 

“Bize imam olmak için , gel kurtar bizi yezidden” 

Binbir mektub gönderdiler , Allah için yalvardılar 

“Gelmez isen Kıyametde Dâ’va ederiz” dediler 

Seyyid HÜSEYİN çok düşündü , ümmet için çok ağladı 

Mazlumlara imdat için gitmeye hem karar verdi 

Irak Kûfe diyarına gitmek için hazırlandı 

Kendisi gitmezden evvel imam ve hakim gönderdi

“Müslim size imam ola , Nûğman dahi hakim ola

Çok kalmadan ben gelirim , böyle size mâ’lum ola”

Ondan sonra Seyyid HÜSEYİN , ehl-i îyalini topladı 

Sefer etmekde olduğunu cümlesine beyan etti 

HÜSEYİN’in öz hemşiresi Sekinet Hatun yalvardı 

“Muharrem Ayı çıkmadan gitme” diye çok ağladı 

“Korkarım ey canım HÜSEYİN , başımıza dert gelmesin 

O Ceddimiz Resulûllah’ın dediği gün bu olmasın 

Hıyanete mâ’ruz kalıp düşmanlardan kurtulmadan 

Başımızdan sen gidersen dünya bize olur zindan”

“Tevekkül et ey hemşirem , Hak’kın Emri olacakdır 

Kaderine iman eyle , yazılanı görecekdir”

Ağlayarak o Sekinet , bir avuç toprak getirdi 

“Bu toprak , ey Seyyid  HÜSEYİN , Kerbelânın toprak” dedi 

Bir gün ceddin Resulüne Cebrail geldi, ağlaya 

Resulûllah’ın eline toprak verip başlar söze 

“Ey Habibim Ya Muhammed , bu nesne Kerbelâ toprak 

Gözün Nuru Seyid HÜSEYİN şehit olur bu Emri Hak 

Bu toprakda şehit olur , hemde bu kırmızı olur

O HÜSEYİN’in şehadeti bunun ile belli olur”

Sekinet’in elindeki toprak kan şekline girmiş 

Çamurdan su akar gibi kanlar akmağa başlamış

Nasihati dinlemedi sözleri kabûl etmedi 

“Ezelde yazılan varsa göreceğim onu” dedi 

Bütün medine ahalisi , akraba ve dostlar 

“Gitme Îrak Kûfe diyarına Medinede kal” dediler 

“Eğer dinlemiyor isen izin ver biz de gelelim 

Hep gördüğünü göreceğini biz de beraber görelim”

Ahalinin gelmesine razı gelmedi o HÜSEYİN 

Çok teşekkürler ederek dedi “Allah , benim mûînim”

Yetmişaltı Ehl-i Beytle sahabe ve karabetle 

Kûfe şehrine doğru hareket  etti kafile 

Ehl-i îyali ile Seyyid HÜSEYİN çıkarken 

Gökden Melekler inip hazır oldular hemen 

“Hak buyur etti bize sana mûin olmaya 

Ne muradın var ise , sana mutî olmayı”

HÜSEYİN eyitdi onlara “Hak kaza kılmış ise”

HÜSEYİN’in çıkmasından yezidin haberi oldu  

Naib İbnü Ziyad’a , tezce haber gönderdi 

“Kûfeliler birleşip HÜSEYİN’i dâ’vet etmişler 

Bizim bîât terk edip ona bîât etmişler

Askerleri toplayıp hemen git sen Kûfeye 

HÜSEYİN’i yakalayıp getirmek benim gaye 

Ol hıyanet ehline lazım gelen ceza ver 

Müslim ile Nûğmanı öldürmeye emir ver”

Askerleri toplayıp İbni Ziyat toplandı 

Maîyyetle beraber  Kûfe şehrine kondu .

HÜSEYİN’i sevenleri birer birer topladı 

Kimisini îğdam  etti , kimini habse tıkadı 

Bunu gören işiten korkusundan titredi 

HÜSEYİN’in bîâtinden pişman olub vaz geçti

İbni Ziyad uğraştı askerleri topladı 

HÜSEYİN’e gitmek için orduya emir verdi 

“HÜSEYİN’in  başı kesip bana getiren kimseyi

Riyaseti verip de şad ederim o kimseyi” 

Amru ibnü sâ’d namında bir münafık atıldı 

“Ben getiririm sana HÜSEYİN’in başını” dedi .

Altıbin münafıka reis olup yollandı 

 Seyid HÜSEYİN’in askeri aramaya başladı 

İbnül haşin münafık şemmar mel’ûn birlikte 

İki bin asker ile birleştiler bir yerde 

Şekavetin damgası yüzünde belli olan 

İbnü rabîğ de gitti bin kişi ile hemen

Hur oğlu hacar gitti onikibin kişiyle

Bunca asker topladı ibni ziyad namıyla 

Seyyid HÜSEYİN’in askeri bir yerde oturdular

“Burası nedir” diye ahaliye sordular 

“Burası Kerbelâ’dır , bu akan su Fırat’dır 

Kûfe  şehri buraya yakın değil ırakdır”

Atlarından indiler , yükleri indirdiler 

“İstirahat etmeye oturalım” dediler 

Seyyid HÜSEYİN dinledi , bir miktar toprak aldı 

Ceblerinden çıkarıp bu toprağı kokladı 

Her ikisinin kokusu bir olduğunu anladı 

Şehit olacak yeri olduğunu söyledi 

Bütün ehl-i îyale  güzel nasihat etti 

Birer birer çağırıp nasihat beyan etti 

“Maîyyetinde bulunan askerlerin cümlesi 

Burada şehit oluruz , bizim mezar burası”

“Merhametsiz imansız münafıklar gelip 

HÜSEYİN’in başını kesip giderler, onu alıp

Ceddim Resulûllah’a , Fatıma Valideme 

Melâikeler gelip hep ağlarlar halime”

Cümle ehl-i  îyale çadırlar hazırladı 

Onları rahat edip etrafına dolaştı 

Çadırlara girip tekrar vasiyet etti 

Hak’kın Emrine karşı sabrı emanet etti .

“Ölmek Allah’ın emri , ölmeyen bir Allah’dır 

Sabır eden kullara yardımcı o Allah’dır”

Ehl-i Îyali ile böyle söyleşir iken

Sayısız süvariler gelip durdular hemen 

Kılıç Kalkanı alıp HÜSEYİN dışarıya çıktı

 O gelen askerlere söylemeye başladı 

“Ey uşaklar askerler , istediğiniz nedir .

Bu kadar kuvvet ile gelmekten maksadın nedir ?”

“Başımızdaki yezid bizi senin için gönderdi 

Seni öldürüp başını almak için buyurdu”

HÜSEYİN çadıra girip işin sonunu anlattı 

Cümle ehl-i Îyali veda edip ağlattı 

Nehrin kenarına oturup yerleştiler

 HÜSEYİN ile askeri sudan mahrum ettiler .

Yirmibin asker ile HÜSEYİN’i çevirdiler 

Münafıklar fasıklar cenk etmeye kalktılar 

Muharrem-ül Haram’ın üçüncü gün başladı

 Onuncu güne kadar HÜSEYİN dayandı .

Münafık ordusuyla tek başına uğraştı 

Çok kişiyi öldürüp akşam çadıra geldi 

İkinci gün askerden biri geldi HÜSEYİN’e 

“Aman af et ya HÜSEYİN , geldim sana yardıma” 

Oğlunun halini gören babası da yetişti 

HÜSEYİNiçin can verip ikisi şehit düştü 

HÜSEYİN’in ehl-ü Îyali susuzluktan bayıldı

 Kardeşi Abbası çağırıp “su almağa git” dedi .

Abbas ayağa kalkıp su aramaya gitdi

 Düşman ile uğraşıp suya fırsat aradı 

Çok düşmanları kırıp Fırat suyuna yetişti 

Aygır ile beraber kana kana su içti 

Çadıra almak için su ile uğraşırken 

Münafık asker gelip harbe girdiler hemen 

Marid namiyle bir herif o Abbasa çok kızdı

 Çok askeri kırılmak ona pek ağır geldi 

“Ben gideyim Abbasa , siz çekilin önümden 

Abbasın boynu vurup gidecek o elimden”

Marid gelip söyledi  “ulan kimsin necisin 

Bunca asker kırmaya nice cesaretlisin ?”

Abbas karşı söyledi , kendisini bildirdi 

“Ali  benim babamdır , ondan kalan iş” dedi 

Marid kızdı yürüdü , öldürmeye kast etti 

Abbas tezce davranıp Maridi tepeledi 

Onu kaldırmak için koşan köle 

Maridin akıbete uğradı , o da 

Çadıra âvdet edip ehline vedâ ‘etti 

Seyyid HÜSEYİN’in seda pek uzaktan işitti 

“Ya Abbas , ya kardeşim sağ isen sen gel bana 

Şu mel’ûn yezidlerin hücum çoğaldı bana”

HÜSEYİN’e imdat için Abbas hemen yetişti 

Kılıç vurub münafık , sağ elini düşürdü 

Sol eliyle kılıç tutub çok münafık öldürdü 

Solu gitdikden sonra , kendi de şehit düşdü 

Şehit Abbas’ı alıp HÜSEYİN çadıra döndü

 Cümle ehl-i îyali Abbas için ağladı .

Sabah namazını kılıp harb meydanına geldi 

Abbas hatırına gelip Seyyid HÜSEYİN ağladı 

“Yarabbi , ey Allahım , şu halimi görürsün 

Senden başka muinim , bugün benim kalmadı

Akraba ve âşiret , kimse benim kalmadı”

Zehra’nın  oğlu HÜSEYİN tek başına kalınca 

Mâğîyyetinde bulunan hepsi şehit olunca 

Hak’ka münacat edip çok yalvardı ağladı 

Ehl-i  îyalin  işini Allah’a ısmarladı 

Ol gün akşama kadar , Mübarek kılıç salladı 

Nice münafıkların kelleleri ni uçurdu

Gece , sabah olunca cümle ehli topladı 

“Bugün benim son gündür , size elvedâ” dedi . 

Habibullah MUHAMMED rü’yada bana geldi 

Beni kucağa alıp , tekrar tekrar okşadı .

“Oğlum  seni özledim , yavrum çabuk gel bana 

Fani dünyayı bırak , bekliyorum ben sana”

“Fatıma annemi gördüm , beni dâ’vet ediyor” 

“Cümle Ehli Berzah da seni bekliyor” diyor 

Benden olsun sizlere veda’ ile hem selam 

Allah’a ısmarladım , işlerim oldu tamam 

“Resulûllahın ehli , ey Habibin âşireti

Bu gördüğümüz belâdan sakın çekmeyin hasret

Gördüğümüz bu felâket bizim için ni’mettir 

Zevk safahat ile bu dünyada yaşayan 

Son olmayan ûkbada çok rezil , hem padişah 

Belâya sabır edip Allah’a teslim olan 

Öylelere Hak verir daima emnü aman”

Kerbelâ meydanında garib kalan âile 

Çok düşündü ol Seyid , çok yalvardı Allah’a 

Ali Asgar namında HÜSEYİN’in küçük oğlu 

“Aman Babam su” diye acı acı ağladı 

İmansız düşmanlara , HÜSEYİN dedi anlara 

“Şu mâsuma bakınız , karşı gelmez sizlere 

Acıyub bir yudum su , buna verin içmeye 

Yokdur bunun iktidarı size karşı gelemeye” 

Münafıklardan biri ok atub karşıladı 

Mağsumun boğazına ok düşüb şehit oldu 

Çocuğu çadıra verip HÜSEYİN  dışarı çıkdı 

Öğle vaktine kadar düşman ile uğraşdı 

Bir kenara çekilüb bir  az daha dinledi 

Düşmanların içine girüb kılınç salladı 

Binbeşyüz münafıkın kellesini düşürdü 

Kendisi de yorulub akşam çadıra döndü 

Mübarek vücudları birkaç yerden yaralı 

Hem kuvvetden kesilmiş yorulmuş eli kolu 

Bu hali gören ehli ağlamağa koyuldu 

Sabır ile metanet HÜSEYİN tavsiye etti 

Sabah namazı kılub Allah’a duâ etti 

Cümle ehli âileye  vasiyet vedâ’ etti 

Kılıcını kuşanıb meydan-ı harbe gelince 

Anladı olmayacak biraz su içmeyince 

Suya bir fırsat bulub bir  az içeyim derken 

Bir münafık haykırdı  “yazık sana  ya HÜSEYİN

Ehli îyalinize asker tecavüz etti

Çadırlar ateşlenüb hepsi perişan etti” 

Mübarek Seyyid HÜSEYİN bir yudum  içemedi

Bu münafıkın sözü doğrudur zan etti

Çadırlara bakınca hep selametde gördü 

Münafıkın yalan ile aldatdığını anladı 

Tekrar suya inmeye bir fırsat bulamadı 

Her tarafdan düşmanın hücumları çoğaldı 

Seyid HÜSEYİN’in  halini düşmanlar anladılar 

Etrafına toplanub muhasara ettiler 

Mübarekin cisminde yarasız yer kalmadı 

Mukavemet etmeye hiç takatı bulmadı 

Binaltıyüz münafık o günde helak oldu 

Müdafasız HÜSEYİN düşman içinde kaldı 

Kılıç urub ok atub HÜSEYİN’e  kasd ettiler .

Ol mübarek başına çok kılıçlar urdular 

Başından akan kaniyle sakalı şerifi boyandı 

Merhametsiz şeytanlar HÜSEYİN’e eziyet etti 

Hak’ka münacat etti , kazaya sabır etti 

Düşmanların işine pek çok teâccüb etti 

“Ey Allahım , Yarabbi görüyorsun halimi 

Senin rızan yolunda kurban ettim canımı 

Bu zalimlerin bana yapdıkları bu eziyyet 

Neden yapıldığını birgün  sorarsın elbet 

Yevm-ül  Mahşer gelip de mahlûkat toplanursa  

Huzuruna gelip  de hisab sual olursa 

Bu suretimi alıp Mahşere dururum 

Bu nişanı alıp  da Huzuruna gelirim 

Yarabbi sen şahid ol zalimlerin işine 

Sen beni ilhak eyle mazlumlar zümresine” 

Düşmanlardan bir herif HÜSEYİN’i kesmek için 

Kılıç çeküb yürüdü  Riyaset almak için 

Kalbine korku gelip geri çekildi hemen 

Çün Hak  emir etmedi , ona vakit vardı zaman 

Bir şeytan daha geldi Seyyidin sakalını tutdu 

“Başını keseyim” diye HÜSEYİN’le alay etti 

Düşmanlar anladılar , fırsatını buldular 

Müdafaâya kudreti kalmamış anladılar 

Sakalıtutan mel’un kimdir diye düşündü

“Haya olmayan herif , kimsin sen” diye sordu 

“Kuvvet elimde iken semtime uğramayan 

Düşük halimi görünce beni kesmek isteyen 

Düşünsene bir kerre imansız ey münafık 

Ben kimin evlâdıyım , halt etme facir fasık” 

Edebsiz cevab verdi “ senii bilirim” dedi 

“Başınızı kesmeden ben buradan kalkmam 

Senin başını alıp yezide gönderirim 

Yezidden bahşiş alıp  ben de rahat olurum 

Riyaseti verip de beni sevindirecek 

İnsanların yanında benim rütbe artacak 

Seyyid HÜSEYİN dedi ki “uyan vaz’ geç bu işden 

Ahireti çok eder sana o riyasetden 

Ceddim Resulûllahın Şefaâtini istersen

Çekil benden uzak ol Allahını seversen”

“Şefaâti istemem Allahı da tanımam 

Bu işini yapmadan bir adım bile atmam”

Kâfirin inadına HÜSEYİN  çok hayran oldu

Yüzünü görmek için suretine bir bakdı 

Yüz sureti köpeğin , saçları da domuzun 

Merhametin eseri yok imansız o gâvurun 

Bir yudum su istedi acıyacak zan etti 

“Heyhat heyhat” dedi ümidini kesdirdi 

Allahû Ekber deyüb HÜSEYİN bir fikre daldı 

Ceddi Resulûllahın sözü aklına geldi 

Hazreti Resulûllah bir gün HÜSEYİN’i çağırımış 

Suret-i mahsusada  HÜSEYİN’e sır söylemiş :

“Ya Kurret-ül Âyn HÜSEYİN , ölüm sana şehadet 

Mazlum olur gidersin bu sır sana emanet 

Seni öldüren kişi , sureti köpek gibi

Saçların keyfiyyeti domuz saçları gibi 

Gözlerinden biri yok , yüzünde meymenet yok 

Şekaveti açıkdır , saâdetden eser yok” 

Mübarek Seyyid HÜSEYİN işin sonunu anladı 

İmansızın elinden gideceğini anladı 

Hak’ka ulaşmak için hazırlık tamamladı 

Şehadet iymaniyle Allah’a teslim oldu 

HÜSEYİN’i şehit eden , başı kesüb götüren 

Şemmar ibnü zilcevşen namı olan bir şeytan 

Allah canını alıp cehenneme göndersin 

Herifin silsileye bin dürlü  belâ gelsin 

Yarabbi  Ey Allahım , bu ne sırdır ne hikmet 

Resulün  evladına bu ne mihnet ne eziyyet 

Bunun sırrı hikmetini sen bilirsin Allahım 

Bundan başka bilemem Yarabbi diyeceğim 

Bir mızrağın ucuna takub aldı o başı 

Şama götürmek için hem yapdılar bu işi 

Yerler gökler ağladı , güneş ve  ay tutuldu 

Türlü türlü harika âleme zahir oldu 

Göklerdeki  Melâike matem edip toplandı 

Her tarafdan nidalar duyulmağa başladı 

Reslûllahın torunu  Cenet ehlinin Seyyidi 

Onu öldüren kavme lânet olsun  bin çeşid

Hazır olsun belâya , cehenneme girmeye

Allahın gazabına mazhar olub ölmeye 

Rahatında yaşamak bugün size haramdır 

Ahiretde yeriniz ol nar-ı cehennemdir 

Dünya ve ahiretde şekavet size hakdır 

Peygamberin şefaâti yarın size haramdır .

Şu yapdığınız zulümden intikam alınacak 

Âzizüm züv  intikamdır daima Allahül  Hak 

Huri, Gılman , Melâike , cümle mahlûku kâinat 

Ağlamayan kalmadı ne arz ne semavat 

HÜSEYİN şehit olunca çok ağladı aygırı 

Çadırları dolaşub  çabucak döndü geri 

Mübarek vücudunu koklayub çok bağırdı 

“Tutun şu aygırı” diye bir münafık bağırdı 

Aygırı tutmak için askerler hücum etti 

Yirmibeş asker ile dokuz aygır öldürdü 

Tutamadan o aygırı Furat  nehrine girdi

Ondan sonra aygırı hiçbir kimse görmedi 

Münafık askerleri çadırları kaldırdılar 

Cüle ehli îyali tutub esir ettiler 

İman insaf olmayan münafıklardan biri 

Altun ziynet topladı , hiç acımadı gayri 

Validenin adında HÜSEYİN’in küçük kızın 

Kulaklarını koparub , küpelerini aldı anın 

Allaha duâ etti “elin kurusun”  diye  

Çok kalmadan herifin eli kolu kesildi 

Kerbelâ meydanında yatan şehitlerine 

Bakmak için yezidler vermedi izin anlara 

Develere bindirüb , elbiseleri alıp 

Perişan bir halde şehirleri gezdirüb 

Esirlerin kafilesi Şama doğru yol aldılar 

Kimi temaşa edip kimisi ağladılar 

Peygamberin  evlâdı  Seyyid HÜSEYİN’in ehli 

Bu halde gezdirmek ne acıdır bu hali 

Seyyid HÜSEYİN’in başı , onyedi baş ile 

Mızraklara takıldılar  gezdirdiler her yere 

Küfe şehri içine o kafile girerken 

Şehirdeki  ahali onları seyr ederken 

Mübarek kesik başı SURE-İ KEHF okudu 

Seyre gelenlerinden ağlamayan kalmadı 

Münafık ibni ziyad Kûfede naib idi 

Yezidin sevgilisi cebbar bir herif idi 

Çok sevindi o münkir , “Ümmügülsüm kim” dedi 

Kalkub “Benim , münafık muradınız ne” dedi 

“Gördün mü Ümmügülsüm yezid size ne yapdı 

Erkekleri öldürdü sizide esir etti 

Bu halde sizi görünce murada nail oldum 

Bu yapanlardan hem de çok memnun oldum” .

Ümmügülsüm dediki “ Mâ’rur olma ey facir

Çok kalmadan görür sen bu hali sen ey kâfir 

Âdil olan o Allah , işinizi çok bilür 

Dünya ve ahiretde intikamını alır 

Allah’a karşı durmak Peygamberi incitmek 

Anın cezası ne ise görürsünüz bilâ şek 

Sağ  kalırsam dünyada , ölürsen ahiretde 

Bende sizi görecem ; seyr ederim elbetde” 

Münafık ibnü ziyad ahaliyi topladı 

Kûfenin camiîne cemaâti çağırtdı 

Cemaâte dedi ki “ ey  ahali dinleyin 

Sözlerim doğru ise hepiniz hak verin 

Şu HÜSEYİN’in ehlinin görürsünüz halini 

Yolsuz işde bulunanlar gaib eder yolunu 

Yezid ile uğraşmak doğru bir iş olaydı 

Tutduğu bu işinden Allah razı olsaydı 

HÜSEYİN ile ehline bu felâket gelmezdi 

Aşiretle karabet mahv olub gimezdi 

Yezidin doğruluğu HÜSEYİN’in haksızlığı

Artık âşikâr oldu , kalmadı söyleyeceği 

İki gözü görmeyen imanla kalbi  dolgun

Resulûllahı sevmeyen olmadı bizden memnun”

Abdullah ibnü Âfif hemen ayağa kalkdı 

“Utanmadan bu sözü söylersin mel’ûn” dedi 

“Yalancılık , haksızlık senin ile yezidin 

Binlerce Lâ’neti olsun , cümle halkın , Allahın 

Resulûllahın torunu Esadullahın oğlu 

Seyyid HÜSEYİN’in  şerefini bilmeyen ölrür deyi 

Sizin halinizi bilmeyen , zulmünüzü anlamayan 

Cemaâtin içinde yokdur , hem de görmeyen 

Resulûllahın neslini öldürüb , hem mahv edip 

“Biz haklıyız” diyerek söylersiniz sıkılmayub 

Bu sözleri söyleyen dilinizi Hak kurutsun 

Yüzüne damga urub , ol cehanneme koysun” . 

İbnü ziyad haykırdı “ Öldürün bunu” diye 

Akrabalarından biri gelip onu kurtardı 

Yine asker gönderdi , tekrar irade etti 

Münafık askerleri ile Abdullah çok uğraşdı 

Beş on kişi öldürdü kendi de şehit oldu 

Seyyid HÜSEYİN uğrunda can vermek nasib oldu 

Kûfe sokaklarında baş’ı gezdirmek için 

Emir verdi münafık ,dedi ahali görsün 

Ömer mahzum namında bir münafık atıldı 

HÜSEYİN’in başı alıp gezdirmek çok istedi 

Hemen elleri kurudu vücudu perişan oldu 

Âleme îbret için ceza eyi gösterdi 

Sonra o ibnü ziyad yezide mektub yazdı :

“Müjde sana ya yezid HÜSEYİN’i öldürdük dedi 

HÜSEYİN ile beraber onsekiz baş geliyor 

Bütün ehli îyali esir olub geliyor”

Yezid mektub alınca sevincinden çıldırdı 

Bütün halkı toplayub büyük şenlik yaptırdı 

Kûfe şehrinden  kalkub kafile yola çıkdı 

Bir dere kenrında dinlenmeye oturdu 

Havada işitdiler  dürlü dürlü sadalar 

İşitdiği sözden münafıklar korkdular 

İşidilen  o sedalar cinlerin sadası 

Dağ , tepelerin başında onların ağlaması 

“Ya Muhammed” diyerek matem tutup ağlıyor 

HÜSEYİN’i öldürene binlerce lânettiyorlar 

Ol gece münafıklar korkudan uyumadılar 

Sözlerin te’sirinden hepsi sersem oldular 

Sabah erken kalkdılar Şiraz’e doğru 

Kafile hareket edip haber gitdi ileri :

“Hayvanlara yem ile askerlere ekmekler 

Pişirüb her bir şeyi hazır olsun” dediler 

Şeher ahalisi emri dinlemediler ,

“HÜSEYİN’in düşmanlarına  lâ’net olsun” dediler 

Münafık askerleri şehre koymadılar 

Yüzlerce insan çıkub onlarla harb ettiler 

Yetmiş kişi öldürüb , kalanı kaçdılar 

Şeher yolunu bırakub başka bir yol tutdular 

HÜSEYİN’in hemşiresi Zeyneb çok memnun oldu 

İki elini kaldurub onlara duâ etti :

“Bereket , niğmet , çok olsun , Allah selâmet versin 

Her dürlü belâlardan Hak bunları saklasın” . 

Hema şehrine doğru askerler yürüdüler 

Ol şehre varmadan gece yolda kaldılar 

Bir kilise yanında , rahibin civarında 

Oturub dinlendiler kafile hep birlikde 

Rahib bir sez işidüb hemen dışarı çıkdı 

Bir yeşil nur gördü ona çok hayran oldu 

Rahib çok merak etti , nur çıkan yere bakdı 

Bir kesik başı gördü hemen geri çekildi 

Gökden melekler inip Başa tavaf ettiler 

Tekrar tekrar gelip  de hep ziyaret ettiler 

Rahib kafile başı kim olduğunu sordu 

“Benim” diye bir herif rahibe cevab verdi :

“Bu kesik baş kimindir , bu işiniz ne işdir 

Bu niçin kesilmiş , bunu kesdiren kimdir ? ” 

“Bunu kesdiren yezid , iz ona gidiyoruz 

Bu başda bir âsinin , biz böyle biliyoruz”

“İsmi nedir âsinin , söyleyin bana”  dedi 

Bir  münafık kalkub  da , HÜSEYİN’dir  dedi adı .

“Bunun anası kimdir , nesli nesebi nedir ?

Hem nerede doğmuşdur , bunun babası kimdir ?”

Münafıklardan biri hakikatı anlatdı 

Kendini tutamadan rahib hemen yıkıldı 

Üç saât kadar oldu kendine gelemedi 

Sonra kalkub yürüdü ol başa selam verdi 

Esadullah’ın oğlu , Peygamberin evlâdı 

Bu ne haldir , ne hikmettir diye çok çok ağladı 

Kafile başını bulub “aman” diye yalvardı 

“Bu akşam için başı bana bağışla” dedi .

Onbin altun istedi , rahibde “kabul” etti 

Bir torbayı getirüb hemen altunları saydı 

HÜSEYİN’in başını alıp rahib içeri girdi 

Temiz , güzel yıkadı , tatlı kokular sürdü 

Anlına selâm etti karşısına oturdu 

Muttasıl ağlayarak ol gece hiç uyumadı 

“Ceddin Habibullah’a benden çok selâm  dedi

Ben de onun dinini kabûlettim hem” dedi 

Yarın Ruz-u Mahşerde  şefaâti dilerim 

Beni ümmet olarak kabulünü umarım .”

Sabah başı alıp yezîdîler  gitdiler

Öğle vakdi olunca bir yere oturdular 

Rahibin altunları pay etmek istediler 

Torbayı açub bakınca siyah taşlar buldular 

Her bir taşın üstünde  üç dört satır  yazılı 

Yazıları okuyunca anladılar işini

HÜSEYİN’i öldürenler ona eziyet edenler 

Şefaâtden mahrumdur hemde cehennemlik onlar

Şama asker vardılar yezide hep indiler 

Sevincinden ol yezid çok dağıtdı bahşişler

Esir olan aile içinde erkek olub 

HÜSEYİN’in küçük oğlu Ali ayağa kalkub 

Dedi “Ey yezid, dinle , Allah’dan  kork hem düşün 

Bizi bu hale koydun , cezanı Hak göstesün”

HÜSEYİN’in başı alıp liğen içine koydu 

Ağzına dişlerine asa ile çok dürtdü 

Ebu Zerru namında olan ashablardan biri 

Hemen ayağa kalkub “ asayı geri al” dedi 

Değnekle oynadığın ol mübarek ağzına 

Resulûllah öpdüğünü görmüşdür bu gözler 

Resulün torununa Habibin evlâdına 

Utanmadan yaparsın , düşün bu işine” 

Ol saâtde yezidin doktoru Calut geldi 

Kesik başı görünce  “ kimdir bu baş “ dedi 

Yezid hemen söyledi “ bir âsinin başı” dedi 

Anın adı öğrenmek istiyorum ben” dedi 

“HÜSEYİN’in başıdır “ diye  yezid cevab verince 

Esbabı nedir “ dedi bu halini tgörünce 

“Bana itaât edip , beni kabul etmemek 

Halifelik isteyüb , bana karşı gelmek”

Calut bir az söyledi , yezide “ âyıb”  dedi 

Halifelik onun hakkı , sen kim olursun “ dedi 

“Abayı ecdadından ona kalan bir şeref 

Sen nasıl gasb edersin , ben ederim çok esef 

Benim kırkıncı babam Davud Peygamberdir 

Cedddimin hürmetine benim yerim yüksekdir 

Bil cümle Yahudiler ayağımı öperler 

Altındaki toprağı bereket için alırlar 

Âleme rahmet için olan  ol Habib 

Size Hidayet için  gönderilen ol Tabib 

Torunun başı kesdirüb onun ile oynarsan 

Ehlini esir edip , eziyyet edip durursan 

Hak bunu kabul etmez , din böyle emir etmez 

Bu hal ile yaşamak sana hiç  de yakışmaz” 

Calut çok gazablandı  , yezide hücum etti 

Araya adam girüb Calutu geri aldı 

Başı kucağına alıp Calut çok çok ağladı 

“ Bu işi yapanlara  binlerce lâ’net “ dedi 

“Ya Seyyidi , Ya HÜSEYİN ,Resulûllahın torunu 

Din-i İslamı kabul ettim  , Allahım şahid olsun”

“Deden Resulûllaha benden selam söyle 

Şefaâte muhtacım , mâ’ruzatımı  söyle” 

Yezid çok hiddet edip Calut’a  hücum etti 

“Doktorum olmayaydım keserdim başını” dedi 

“Merak etme ya yezid , benden sana ilâç yok 

Seni yaşatmak için hiçbir ilâcı vermem 

Zehir veririm sana , hiç dünyada yaşatmam 

Sana yardım edersem , Allahımdan korkarım 

Resulün şefaatinden yarın mahrum kalırım” 

Yezid hemen emr edip Calutu şehit ettirdi 

HÜSEYİN ile ehline , tizce Calut kavuşdu 

O gün de hem yezide kayserden elçi geldi 

Bir mektubu  alıp da ol meclise oturdu 

Yezid ile vezirler şarab içüb dururken 

Ölenlerin BAŞI  koyub hem temaşa ederken 

Elçi bu hali görünce , önünde Baş görünce 

Şaşırdı  “Bu kim” dedi , suval etti ilk önce 

“Önlerine baş koyub nasıl şarab içersin 

Bu haline  bakub da , nasıl sen zevk edersin 

Padişahima dönüb , halinizden sorarsa 

Nasıl cevab vereyim , sizden suval ederse 

Bu zevkle bu sevinç  nedir ben de anlayım 

Gördüğüm , anladığımı ben de ona söyleyim”

Elçinin bu suvali yezide ağır geldi 

İşin sonunu anlatmak hiç işine gelmedi 

Mahcub olub söyledi  “ bir âsi tutduk” dedi 

“Ehli ile îyalini hep esir ettik” dedi 

“O âsi kimdir” dedi “neden âsi gelmişdir 

Sana karşı gelmeye ne cesaret etmişdir”

İşin sonu  , iç yüzü ne olduğunu anladı 

Yezidin meclisinden hemen kalkub fırladı 

“Yaradan Allahıma ben yemin ederim ki 

Dininiz hak değildir , Müslümansınız  sanki 

Yahud siz kafirsiniz , yokdur sizde bir iyman 

Şu yapdığınız işleri yapmaz ki bir Müslüman 

Aleme rahmet için gönderilen bir Resûl 

Halkı hidayet meb’ûs kılan ol Resûl 

Habibullah Ahmed’in hürmetini terk ettiniz 

Evladının başını kesüb önünüze koydunuz 

Utanmak ve sıkılmak , kusurdan peşiman olmak 

Hatırınızda yokdur gayr-ı şikar  ve nifak 

“Şaşarım ben bu işe  , böyle bir şey görmedim 

Buna benzer bir hali  ömrümde  işitmedim 

İşidmedin mi yezid , bizim Nasranilerin 

Mukaddes bir kilise , bizde hürmet var  onun 

Kilisenin içinde vardır , bir merkeb tırnağı 

Gümüş altun  içinde , ona mahsus bir tabağı 

Her sene bir zamanda ona biz  ziyaret ederiz 

Pek çok tâ’zim , hürmetle bereket  taleb ederiz 

Ziyaret , hürmet edilen , kilisedeki tırnak 

İsa’nın merkebinindir, ne dilerse verir Hak 

Hayvanın tırnak kadar HÜSEYİN’in hürmeti  yok mu 

Ol mübarek BAŞI’nın  büyük kudsiyyeti yokmu ?”

Yezid ayağa kalkdı  “ elçiyi öldürün”  dedi 

“Memleketine giderse rezil oluruz” dedi 

Elçi ayağa kalkdı , HÜSEYİN’in başını aldı 

Anlına , hem gözüne sürdü ve hem ağladı 

İman şehadetiyle Allaha teslim oldu 

şehitlik mertebesi  Hak ona nasib etti 

Yezidin akrabadan bir kadıncağız  geldi

“Bir rü’ya gördüm yezid , söyleyeyim  sana dedi 

Resulûllahı Muhammed’i gördüm sana  çok kızmış 

Ehl-ül Beyti toplayub , tenha yerde oturmuş 

Seni helâk etmeye bir meşveret ediyor 

Gökden Melekler gelip onlarla birleşiyor 

Meleklerin  elinde ateşden süngüler var 

Sarayınıza gelip seni tutmak fikri var” 

Yezid ona bağırdı , hiddetlendi haykırdı 

“Utanmadan söylersin rü’yayı bana” dedi 

“Benim sofrada yiyüb , niğmetimle büyüdün 

Sıkılmadan sen beni korkutmak istiyorsun” 

Hatun dedi “Ey  yezid , bu gördüğüm rü’yadır 

Sana bir iyilik yapmak benim için lâzımdır 

Yezid hatuna dedi  “bana iyilik istersen 

Yüksek bir yere çıkub nutuk okuyacaksın 

Benim ile neslime , aslıma , zürriyetime 

Medh edersin  söylersin bütün  raîyyetime 

Âli ile HÜSEYİN’i zem ederek söylersin 

Haklı olduğumuzu cümleye anlatırsın.” 

Şam ahalisi toplandı , kadın söze başladı 

“Bilirsiniz bu yezid , banabir teklif etti 

Ali ile HÜSEYİN’i zem edip söyle” dedi 

“Ben onları zem etsem onlar hakir olur mu 

Allah âziz kılanı kimse rezil eder mi

Habibullahın nesli ol Resulün evlâdı

Onların şanı şerefi , bilmeyen kimse var mı 

Ben medh etsem bu yezid hiç  de büyük olurmu 

Bilmeyen içinizde var mı , ahmak bu zalim” 

Yezid çok hiddetlendi , öldürmeye kasd etti 

“Söyleyeceğim  sözüm var biraz mühlet ver” dedi

Rızaullah  yolunda , Resulûllah uğrunda 

Canımı kurban ettim , Karlıyım ben bu işde 

Rezil oldun ey yezid , senin için felâh yok 

Âkibetin  vahimdir , sana hiçbir halâs yok 

Ol kıyamete kadar okur sana lâ’net 

Sana daim düşmandır , ehl-i İslâm bu ümmet 

Hak’kın sana hazırladığı âhıretin âzabını 

Onun haddi hisabını , kimse bilmez îkabını 

Çok kalmadan dünyadan göreceksin cezayı 

Yapdığınız  zulmünün bulacaksın belayı”

Hemen emir edip yezid öldürtdü  ol hatunu 

Şehadetin şerabı içüb verdi o canını 

Ondan sonra ol yezid küçük Âli ye döndü 

“Görüyorsun ya âli  Allah size ne yapdı 

Baban ile âşireti birer birer mahv oldu 

Bütün ehl-i îyali bizlere esir oldu”

Mübarek küçük Âli korkmadan cevab verdi

“Onlar Cennete erdi , âkibetin ne” dedi 

“Hazır ol sen belâya , Cehenneme girmeye 

Ebedi bir lâ’netle hem muâzzeb olmaya” 

Edebsiz ol münafık Âliye gazablandı  

Çocuğu öldürtmeye emir vermek istedi 

Halası Ümmügülsüm hemen ayağa kalkdı 

“Muradın nedir zalim , ne istiyorsun” dedi 

“Resulûllahın neslini bitirmekmi muradın 

Bizden kimse kalmasın istiyor senin canın”

Toplanan ahaliden ağlamayan kalmadı 

İhtilal çıkar diye korkub yezid vaz’ geçdi 

Zeyneb ayağa kalkub yezide hitab etti 

“Vekilimiz Allah’dır , bir gün görürüm” dedi 

“Senin hasmın Allah’dır , dâ’vacı da Resuldür 

Yapdığınız bu işe cümle âlem şahiddir”

Camiin hatibine ol yezid emir etti 

“HÜSEYİN ile âilesini zem edip oku” dedi 

Hatibin söz bitince Âli ayağa kalkdı 

“Sana lâ’net ey hatib , yanlış okudun”  dedi 

Kalkub hutbe okumak çok arzu etti Âli

Bunu gören cemaât izin alıp çıkardı 

Allah’a hamd ederek Salâtü Selam verdi 

Resulûllahın fazlını ahaliye anlatdı 

“Bizi bu hale koyan , başı ile bu millet 

Yarın Ruz-u Mahşerde umar mı ki şefaât” 

Ahali çok ağladı , yezide çok kızdılar 

Yezidin zalimliğini âşikâre bildiler  

Ortadan gaib oldu yezid evine kaçdı 

Düşünce , korku ile o geceyi geçirdi 

Fena bir rü’ya gördü , helâk muhakkak oldu

Ayni veçhi üzere ailesi de gördü 

Her ikisi ağlayub , gece uyumadılar 

İşin sonu , âkıbet ne ise anladılar 

Sabah olunca yezid ol Âli’yi çağırdı 

“Ehl-i îyali alıp bana gel çabuk” dedi 

Karşısına getirüb güzel sözler söyledi

Muradınız ne sie söyleyin bana” dedi 

“Kalırsanız burada ehlim gibi bakarım 

Anbarların anahtarı size teslim ederim 

İsterseniz Mekke’ye gönderirim ben sizi

Beyt-ül maldan veririm maâş , erzakınızı

Babanızın şehri isterseniz Medine 

Emir ederim askere hazırlarım kafile” 

Maâşla erzak verdi , herkese binek verdi 

Bir mâiyyet askerle Medine’ye gönderdi 

Kafile reisine yezid vasiyet etti

“Küçük Âli ne derse yapacaksın sen” dedi

HÜSEYİN ile karabet Kerbelâda kalıp da 

Medineye dönerken hasret doldu kalblere 

 Medine’ye girerken ağlamayan kalmadı 

Medine ahalisi için ol gün kıyamet kopdu 

MUSİBETE SABIR  edip , KAZAYA RAZI OLUB  

Seyyid HÜSEYİN’in ehli kaldı orada oturub 

Ehl-ül Beyt  sevenlerden ol Allah razı olsun 

Ol Habibim şefaâti cümleye nasib olsun 

Yarabbi sana şükür , binlerce hamd ederiz

Ol zalimler içinden bizi yaratmadınız 

Ol Habibi gücendiren , ehl-i beyti öldüren 

Ol zalim kavim içinden bizleri de yapmayan

Bu niğmet bize veren bizim ulu Tanrımız 

Şükürden hep âciziz , hem î’tiraf ederiz 

Yarabbi Selât-ü selâm ol Habibin Ahmed’e 

Cümle Ehl-i Beytine , muhacir ansarına 

Ey Allhahım nasib et ol Resulüm şefaât 

Müzdad eyle selâmet dareyninde şaâdet “ AMİN ”

Mahşer Mizan kurulub , Kıyamet günü gelirse 

Cümle Mahşer halkına Hak’dan  nida gelirse 

“ Habibim ol Ahmed’in kızı FATMA geliyor 

Gözünüzü kapatınız heybetiyle geçiyor 

“HÜSEYİN’in kanlı gömleği Fatıma’nın elinde 

Mahşer yerinden geçüb çıkar  Arş-u Rahman’a 

Rahman’a secde eder , Allah’a duâ eder 

“Adil olan Allahım , huzuruna geldim ” der 

“HÜSEYİN’imi öldüren , ehl-i beyt-i mahv eden

Kısasımı isterim bugün düşmanlarımdan ”

Hak’ka şikâyet edip münacatda dururken 

“ Ya Ümm Fatıma” arkasından duyarken 

Hem döner Fatıma, Kürret-ül Âyn HÜSEYİN

şehit  düşdüğü  gibi duruyor Seyyid HÜSEYİN 

Mübarekin kesik başı , sağ koltuğunda tutmuş 

Vücuddaki yaralar görünüyor , kanlar akmış 

Bu halde oğlu görüb Fatıma dayanamadı 

“ Ya Allah” diyerek hemen yere yıkıldı 

Sadanın dehşetinden ehl-i Mahşer korkdular 

Mahşer yeri unudub hepsi sersem oldular 

Melâikeler inip , hayran olub ağlarlar 

Cümle Melâikeler secde edip dilerler :

“Fatıma’nın dilediğini kabul eyle Yarabbi 

Zalimlere âdalet göster bugün senYarabbi ”

Adil-i Mutlak olan ol Alla-ı Zülcelâl 

Kısasu intikamla nazar eder Zülkemâl

Zebaniler gelip de zalimleri alırlar 

Hisab suval etmeden Cehenneme  atarlar

Zalimlere verilen âzabları görünce 

Mahşerdeki bütün halk bayılırlar görünce 

Âzab içinde iken Hak’ka nida ederler 

Kâfirlerden ilk önce âzab gördük derler 

Müşrikler Kâfirlerden  âzaba lâyıksınız 

Habibimi İncitdiniz nara muhalledsiniz 

HÜSEYİN’in validesi , Habibin kızı Fatıma 

Ol gün Allah’dan diler şefaâti ümmete 

Ehl-i  Beyt’in  haline  acıyub ağlayana 

Hallerini düşünüb gözyaşı dökenlere 

Dileğini kabul edip Hak ona cevab verir 

Yüzbinlerce ümmeti her zahmetden kurtarır 

Ol Habibin şefaâtini isteyen ehl-i iman

Ehl-i Beyt’in hakkında gece gündüz düşünen 

Dinleyin bu haberi doğru olan kıssayı 

Ol zalim yezid ile kavme gelen belâyı 

Resulûllahı seven , Ehl-i Beyt’i isteyen 

Bir cemaât mü’minler hazır oldular hemen 

MUHTAR AHMED namında bir imam yapdılar 

Sayısız bir askeri çabucak topladılar 

Yezidilereden kısas almağa ahd ettiler 

Zalimden hiçbirini yaşatmayınız dediler 

Allahın işindendir , değişmez bir kanundur 

Böyle zalim kavimden kısas almak lâzımdır 

Beni İsraillerden YAHYA’yı şehit eden 

Peygamberi öldüren o edebsiz milletden 

Mahv oldu yetmişbin , öldürtdü Hak onları 

Dekyanus gönderüb kırdırdı zalimleri 

Resulûllahın torunu Seyyid HÜSEYİN için 

O zalim heriflerden kırdırdı kısas için 

Kerbelâ meydanında mahv oldular otuzbin 

Muhtar Ahmed öldürdü , heriflerden yüzonbin 

HÜSEYİN’e karşı çıkan münafık askerlerin 

Mahv-u perişan oldu , aslu neseb onların 

Seyyid HÜSEYİN ile YAHYA Peygamber için 

Ağladılar Güneş Ay gece ile hem kırk gün 

HÜSEYİN şehit olunca topraklar ağladılar 

Nereden taş alırsa altında kan buldular 

Seyyid HÜSEYİN’in BAŞI Şam-ı Şerifde çok kaldı 

Bir gece yezid onu dışarıya çıkardı 

Onu himaye için yetmiş asker çıkardı 

Her gece nöbet ile o asker bakarlardı 

Bir gece hepsi uyudu bir herif hiç uyumadı

Uyumayan o asker onların başı idi 

Gördü ol gece âyan gökden beyaz bir bulut

Yere indi , işitdi , ol bulutdan bir nida 

Bakdı ki Melek , ellerinde refref var 

Refref ile Melekler hemen yere indiler 

Bu Meleklerden sonra beş Melek nazil oldu 

Her bir Melek , elinde altundan  kürslerle geldi 

Refref ile kürsiler sıra ile dizildiler 

Meleklerden çıkıyor âcaib bir sadalar 

“ Ya Ebel Beşer ADEM , ey Allahın Peygamber 

Nazil ol sen buraya , Hak senden bunu ister 

Yeşil bir Hal’at ile , heybetli bir nur ile 

Yere indi ol ADEM Allahın emri ile

 Seyyid HÜSEYİN’in başını hemen kucağına aldı

 Üç kerre selâm edip sözlerine başladı 

Allahın selâmı sana ey benim mazlum yavrum 

Allahın rahmeti sana , ey benim saîyd oğlum 

Kerbelâ meydanında susuz ölen ey HÜSEYİN

Zalimlerin elinden şehit düşen ya HÜSEYİN 

Bir gün gelir evlâdım Hak anlara soracak Yapdıkları zulmünün cezasını görecek” 

Hüznü teessüf ile bu sözleri bitirüb 

Oturdu o kürsiye göz yaşlarını silüb 

Ondan sonra İBRÂHİM HALİLULLAH geldi

Ayn sözleri söyleyüb ağlayarak oturdu

Hazreti MUSA ile Hazreti İSA geldi 

Sayısı hisabı bilinmez Melâike geldi 

Meleklerin elinde ateşden süngüler var 

Allah emr ederse mahv etmek fikri var 

Melâikelerden biri Resule arz etti 

Ya Ebel Kasım , Ya Sahibel Mî’rac dedi 

Oğlun HÜSEYİN için nazil ol ya MUHAMMED 

Nurdan bir hal’ât ile , başında bir tac ile 

Hemen inip ol Resûl , selâm verdi anlara 

Hazret-i ALİ ile HASAN dahi indiler 

Herkes makamlariyle , ağlayub oturdular 

Resulûllah MUHAMMED , Başı eline aldı 

Üç kerre takbil edip Allahın selamı var dedi 

“Ey benim göz bebeğim , benim sâiyd evlâdım 

Ümmet sana yapdı , ey canım  ey ciğerim 

Bir gün gelir onlara , Hak bildirir anlara 

Zulmün cezası ne imiş tiz gösterir anlara” 

Resulûllah uzatub BAŞI ÂLİ’ye verdi 

Anlına selam edip Fatıma’ya uzatdı

 Baş kucağa alıp Fatuma çok ağladı 

Sonra HASAN alınca hemen yere yıkıldı 

Enbiya ve Mürseliyn kürsilerden  indiler 

El tutub ol Resule  hep tâ’ziye ettiler 

Resulûllah onlara hitab edip  buyurdu

Siz şahid olun yarın , Ehl-i Beytim ne gördü 

Benim ümmete bırakdığım emanetim ne oldu 

Benden kalan vadiât ne çabuk zayi’ oldu 

Allah’ın huzurunda şu hali arz ederim 

Huzur-u Adaletden kısasımı isterim 

Peygamberler Ağlayub hemen yere düşdüler 

Melâikeler gelip Resulden “iste” dediler 

Emrinize mutiîz , izin ver Habib bize 

Şu zalim kavmi kesmeye müsaâde var bize 

Resûl izin vermedi , Mahşer Gününe burakdı 

“Aramızda hakimdir ogün Allahım” dedi 

Ağlıyarak ol HASAN ceddine çok yalvardı 

“Bu yetmiş’i kesmeye müsaâde et” dedi 

HASAN’ın arzusuna Adem Peygamber uydu 

Oğlunun arzusuna cevab Habib dedi 

Ferman edip ol Resûl Meleklere emr etti 

Birer birer tutarak kesilüb mahv edildi 

Askerin başı olub uyumayan ol zındık 

“Aman ya Resûl” dedi , “kurtar beni ey Şefik 

ettiğime pişmanım , afvınızı dilerim 

Meleklerin kılıcından halâsımı isterim”

Habib tavassut etti helâkinden kurtardı 

“Afv ile şefaât sana heyhat “ dedi 

“Def’ ol ey zalim , eyi gün sen görmezsin 

Yarın Ruz-u  Mahşerde cezanı sen görürsün”

Dinle şimdi haberi , ol yezidin işini 

Şam diyarına sığmayan  ol herifin sonunu :

Onbin asker alıp ava çıkdı o , bir gün 

İki günlük mesafe dolaşdılar hem o gün 


Yezid gördü bir GEYİK , meydanda  dolaşıyor 

Dağ tepe atlayub  her  tarafa  koşuyor 

Ol dedi ki askere  “bana bırakın geyiği”

Askerlerden tek kimse  takib etmedi onu 


Geyği tâ’kib ederken yezid pek uzaklaşdı 

“VADİ-Yİ CEHENNEM” dereye  , hem  , yaklaşdı 

Susuzlukdan bayılub  , aygır hiç gitmez oldu 

Kendisi de  çarçabuk susuzlukdan  bayıldı 


Cehennemin  Melekleri  Zebaniler geldiler 

Can almadan yezidi cehenneme etdılar 

Yezidi aramağa çıkan mâiyyet  asker

Va’di Cehennemde  hepsi helâk oldular 


Yezidin gaib olduğunu  her yerde anladılar 

Yezidin saltanatı mahv olduğunu bildiler 

İntikam almak için  arzu eden  mü’minler 

Askerleri toplayub cenke hazırlandılar 


MUHTAR AHMED yanında toplandılar müridler 

Seyyid HÜSEYİN’in kısasını  almak isteyenler 

Süleyman-il Hazaîy  , Safvanın oğlu Sâ’dü 

Melik-ül Eşter  ile Muhtar oğlu Ûbeydü 


Kûfe ile Basra’dan , Irak ile Hicaz’dan

Askerleri toplayub  cenke girdiler hemen  

HÜSEYİN’i şehit eden , Ehk-ül  Beyti kırdıran  

Askerleri gönderen yezidin baş kumandan

Herifin sarayına mücahidler girdiler 

Cümle evlâd îyali derhâl helâk ettiler 

Kumandan ibni ziyad ogün Basra’da  idi

Bir münafık gidüb  de onu haberdar etti 


İbnü ziyad çok korkdu  Şam tarafına kaçdı 

İbni  ziyadın kaçdığını MUHTAR AHMED anladı 

Askerler gönderdi  , yollarını tutdurdu 

“Sağ tutub ol zalimi getirin bana”  dedi 


Şama giden kafile askerlere rast  geldi

Kafilenin içinde asker onu aradı 

Kafilenin reisi , carudun oğlu ömer 

Paraya tamâ’ idüb  , etti  hemen onu inkâr 


“Burada yokdur” dedi , hemde  “görmedim”  dedi 

Bir çuvala saklayub , askerleri aldatdı 

Yezidin yerine geçen mervan yanına  gitdi

Her ikisi düşünüb bir kuvvet hazırladı 


Müridleri dağıtub askerleri  mahv etmek 

Memleketi ıslah için gerek çalışmak 

Kûfe şehrine doğru ibni ziyad yollandı 

Yetmişbin askerle MUHTAR AHMED  de çıkdı 


Askerlere kumandan , EŞTER İbrahim oldu 

HSEYN için can verip düşman ile uğraşdı 

Şama giderken yolda bir şehre uğradı 

 Şehir ahalisine  meramını anlatdı 


Onikibin bahadır o şehirde  toplandı

EŞTER’in askeriyle  hep beraber yürüdü 

Asker ile birlikde  Hanzalat hazırlandı 

Kendi askerleri için başkumandayı  aldı

İbnü ziyaddan geldi  Hanzalata bir mektub 

Yüzellibin askere hazır olsun her matlub 

Hayvanlara yem ile  askerlere yiyecek 

Hemen tedarik edip hepsi tamam olacak 


Mektubu eline alınca Hanzalat  gazablandı

İbni ziyadın mektubunu yırtıb yere atdı 

Mektub getiren herifi ol saât  i’dam  etti 

Asker ile birlikde Şama hareket etti 


Yolda vardı bir kal’â  , gayet metin , müstahkem 

Kal’ânın kumandanı MARİD isminde  adem

Marid ile  Hanzalat  birbirleriyle  ahbabdı 

Arasıra  birleşip , derdleşüb  görüşürdü 


Eşter ile Hanzalat  kal’âya  yaklaşdılar 

Marid oğlunu gönderüb , dedi “ anla kim onlar”

Oğlu dönüb gelince  hakikatı anlatdı 

Kal’âyı açub  , hemen onları içeri aldı 


İkram tehiyyet  edip , ziyafet  tekmil etti 

Nusret , înayet  için  Allaha  duâ  etti 

“Bende size muinim ,  kurban olsun 

Seyyid HÜSEYİN uğrunda şehadet nasib  olsun” 


Melik-ül Eşter  dedi “ sen  bana söyle  Marid ,

İbni ziyadın askerleri nerededir  ya Marid 

Kırk  katır  yük hazine  bana emanet geldi

Askerlerde geliyor bu haber doğru dedi 


“Dört oğlu da bendedir size teslim ederim 

Başlarını kesüb de meydanlığa  atalım” 

Askerlere  emr edip  başlarını  kestirdi 

“HÜSEYİN ile ehlinden kısas bunlar “ dedi 

Melik-ül Eşter ile Hanzalat  ile Marid 

Üçü de düşünüb helâk için  o müfsidi 

Güzel tedbir aldılar , yolları  hep tutdular 

Malik tekbir alınca cenke  karar verdiler


Malik  kalagun oldu ziyadın askerine 

Eşder dahi bekledi ibni ziyad yoluna 

Büyük bir ordu  ile  dehşetli saltanatla 

Hemen gelip  yetişdi  piyade  süvari ile 


Melik  Eşteri görünce  bir  bir kumandan haykırdı 

“İbni ziyad  geliyor çekilin yoldan” dedi 

Hemen  cevab veren  Malik  Eşter  dediki 

“Bir maslahat var” dedi , “ ben ona söyleyeyim ki 


Ahmed  Muhtar  askerinden  bir haberi söylerim

Düşmanların  işinden onu haberdar ederim”

Bu sözleri söylerken  ibni ziyad yetişdi 

“ Bir şey  söylerim”  diye  Malik ona yaklaşdı 


Aygırın yularını  var kuvvetiyle  çekdi 

Aygır ile ziyadı  hemen  yere düşürdü 

Allahû  Ekber  diyüb kılıcını çıkardı  

Herifin kellesini  bir vuruşda uçurdu 


Ziyadın askerleri hep birden  şaşırdılar

Ziyad ölünce bütün asker korkdular 

Münafık askerine  mücahidler saldırdılar 

Her tarafdan  koşarak hücuma başladılar 


Ol imansız herifler her tarafa kaçıyorlar 

Ne tarafa kaçarsa  bir çare  bulamıyorlar 

Yüzonbin  münafık öldürüb  mahv  ettiler 

HÜSEYİN’e  çıkanların hepsini esir ettiler 

Kumandanlık yapanlar  HÜSEYİN’e  eziyyet  eden 

Esir edip topladı kimseyi öldürmedi 

Melik-ül  Eşter  kalkub onlara söz söyledi 

“Zalimlerin  hakkından Allah gelür”  dedi 


Habibullah  nesline  Seyyid HÜSEYİN ehline 

Fırsat ele geçince  ne yapdınız onalara 

İman sizde yok ise vicdan merhamet  yok mu 

Sıkılmadan  onlara  tecavüz yakışır mı 


Koca Fırat  nehrinin suyundan mahrum ettiniz 

Ehl-ül Beytin çoğunu ondan telef ettiniz 

Ebedi bir azaba hem müstehak  oldunuz” 

Birer birer  çağurub , ettiklerinisöyleyüb 


Başlarını kesdiler  türlü eziyetler edip 

Hazine yükleriyle  seksen  münafık  başı 

Medine’ye  gönderdi  hem  ibni ziyad  başı 

Düşmanların başları gelince  Medine’ye


Ehl-ül Beyti sevenler  sevindiler  ol işe 

Yarabbi Selâtü  Selaâm  ol  Habib  MUHAMMED’e

Cümle EHL-İ BEYTİNE  ol Ashab-ı  Kerime .


Not : Avarca orjinali  yazan  Üstaz  Hazretleri .

Avarcadan  Osmanlıcaya  çeviri Ahmed  Efendi 


Anahtar Kelimeler
Muharrem ayı Kerbela şehitleri Kerbela Olayı Kerbela Savaşı Hz. Hüseyin