3 İhlas-ı Şerif
1 Fatiha
DUA : Eûzu billahi mineş-şeytânirracîm. Bismillahirrahmanirrahîm. İla şerefi ruhun nebiyyi ve ila ervahi ve alihi ve ashabihil kiram ve ila ervahi eimmetil erbaa ve ila ervahi meşahina fittarikatil nakşibendiyyetil aliyye hassaten ila ruhi Ebul-beha, ebul-fukara, ebul-alemin hazretel üstaz (Şeyh Şerafeddin) EL-FATİHA
Allah adıyla başlayıp anlatayım bir hikâye
İhvanlara ibret için başladım ben bu vak’âya
Musibete duçar olan bilcümle din kardeşlere
Ehl-i Beyti sevenlere , şefaât isteyenlere
Resulûllah'ın torunu Peygamberin göz bebeği
Şühedaların seyyidi mazlum HÜSEYİN’in gördüğü
Anın ehl-i iyaline , akraba ve etbaîna
Kerbelânın meydanında duçar olan musibete
Dinleyin ey ehl-i iman , anlayın ey ehl-i islam
Zalim yezidin kavminden ne gördüler ehl-il kiram
Hazret-i Ali’den sonra Muaviye imam oldu
Adalet ve nizam ile ehl-i islâm rahat etti
Resulûllahın evlâdı akraba ve âşireti
Her istediklerini verip son derece tâ'zim etti
Muâviye hastalanıp ümitsiz bir hale düştü
Oğlu yezidi çağırıp , “oğlum sen iyi dinle” dedi
“Ben Hakk'a kavuşup gitsem ümmet sana emanettir”
“HÜSEYİN ile ehl-i beyti benim sana emanettir”
“Küçüklere baba gibi, büyüklere evlât gibi”
“Seninle yaş bir olana olursun sen kardeş gibi”
Bu emanet , bu vasiyet babasından gören yezid
Milletin başına geçdi , başladı zulmünden çeşit
Zevk safahat çoğaldı , hak hukuk zayi oldu
Resulûllahın ehline zulmü tecavüz başladı
Fesat hıyanet çoğaldı , adil düzen yok oldu
Resulûllahın ehline iyi gözle bakmaz oldu
Muâviyenin yanında , Şam-ı Şerifin diyarında
Rahat yaşamakda olan Seyyid HÜSEYİN’in ehline
Zalim yezid hiç bakmadı , vasiyeti de tutmadı
Şam diyarını terk etmeye cümlesini mecbur etti
Ehl-i îyalini alıp, HÜSEYİN Medine’ye geldi
Kardeş Muhammed Hanife sevincinden çok ağladı
“Ey kardeşim , Ya Muhammed o yezidden neler gördüm
Şam diyarını haram etti , vatanıma geldim dönüp”
Medine'de biraz kalıp , Mekke Şehrine geldi
Mekke’nin ehlinden HÜSEYİN türlü hürmet gördü
Çok geçmeden mektup geldi Irak ehl-i eşrafından
“Bize imam olmak için , gel kurtar bizi yezidden”
Binbir mektub gönderdiler , Allah için yalvardılar
“Gelmez isen Kıyametde Dâ’va ederiz” dediler
Seyyid HÜSEYİN çok düşündü , ümmet için çok ağladı
Mazlumlara imdat için gitmeye hem karar verdi
Irak Kûfe diyarına gitmek için hazırlandı
Kendisi gitmezden evvel imam ve hakim gönderdi
“Müslim size imam ola , Nûğman dahi hakim ola
Çok kalmadan ben gelirim , böyle size mâ’lum ola”
Ondan sonra Seyyid HÜSEYİN , ehl-i îyalini topladı
Sefer etmekde olduğunu cümlesine beyan etti
HÜSEYİN’in öz hemşiresi Sekinet Hatun yalvardı
“Muharrem Ayı çıkmadan gitme” diye çok ağladı
“Korkarım ey canım HÜSEYİN , başımıza dert gelmesin
O Ceddimiz Resulûllah’ın dediği gün bu olmasın
Hıyanete mâ’ruz kalıp düşmanlardan kurtulmadan
Başımızdan sen gidersen dünya bize olur zindan”
“Tevekkül et ey hemşirem , Hak’kın Emri olacakdır
Kaderine iman eyle , yazılanı görecekdir”
Ağlayarak o Sekinet , bir avuç toprak getirdi
“Bu toprak , ey Seyyid HÜSEYİN , Kerbelânın toprak” dedi
Bir gün ceddin Resulüne Cebrail geldi, ağlaya
Resulûllah’ın eline toprak verip başlar söze
“Ey Habibim Ya Muhammed , bu nesne Kerbelâ toprak
Gözün Nuru Seyid HÜSEYİN şehit olur bu Emri Hak
Bu toprakda şehit olur , hemde bu kırmızı olur
O HÜSEYİN’in şehadeti bunun ile belli olur”
Sekinet’in elindeki toprak kan şekline girmiş
Çamurdan su akar gibi kanlar akmağa başlamış
Nasihati dinlemedi sözleri kabûl etmedi
“Ezelde yazılan varsa göreceğim onu” dedi
Bütün medine ahalisi , akraba ve dostlar
“Gitme Îrak Kûfe diyarına Medinede kal” dediler
“Eğer dinlemiyor isen izin ver biz de gelelim
Hep gördüğünü göreceğini biz de beraber görelim”
Ahalinin gelmesine razı gelmedi o HÜSEYİN
Çok teşekkürler ederek dedi “Allah , benim mûînim”
Yetmişaltı Ehl-i Beytle sahabe ve karabetle
Kûfe şehrine doğru hareket etti kafile
Ehl-i îyali ile Seyyid HÜSEYİN çıkarken
Gökden Melekler inip hazır oldular hemen
“Hak buyur etti bize sana mûin olmaya
Ne muradın var ise , sana mutî olmayı”
HÜSEYİN eyitdi onlara “Hak kaza kılmış ise”
HÜSEYİN’in çıkmasından yezidin haberi oldu
Naib İbnü Ziyad’a , tezce haber gönderdi
“Kûfeliler birleşip HÜSEYİN’i dâ’vet etmişler
Bizim bîât terk edip ona bîât etmişler
Askerleri toplayıp hemen git sen Kûfeye
HÜSEYİN’i yakalayıp getirmek benim gaye
Ol hıyanet ehline lazım gelen ceza ver
Müslim ile Nûğmanı öldürmeye emir ver”
Askerleri toplayıp İbni Ziyat toplandı
Maîyyetle beraber Kûfe şehrine kondu .
HÜSEYİN’i sevenleri birer birer topladı
Kimisini îğdam etti , kimini habse tıkadı
Bunu gören işiten korkusundan titredi
HÜSEYİN’in bîâtinden pişman olub vaz geçti
İbni Ziyad uğraştı askerleri topladı
HÜSEYİN’e gitmek için orduya emir verdi
“HÜSEYİN’in başı kesip bana getiren kimseyi
Riyaseti verip de şad ederim o kimseyi”
Amru ibnü sâ’d namında bir münafık atıldı
“Ben getiririm sana HÜSEYİN’in başını” dedi .
Altıbin münafıka reis olup yollandı
Seyid HÜSEYİN’in askeri aramaya başladı
İbnül haşin münafık şemmar mel’ûn birlikte
İki bin asker ile birleştiler bir yerde
Şekavetin damgası yüzünde belli olan
İbnü rabîğ de gitti bin kişi ile hemen
Hur oğlu hacar gitti onikibin kişiyle
Bunca asker topladı ibni ziyad namıyla
Seyyid HÜSEYİN’in askeri bir yerde oturdular
“Burası nedir” diye ahaliye sordular
“Burası Kerbelâ’dır , bu akan su Fırat’dır
Kûfe şehri buraya yakın değil ırakdır”
Atlarından indiler , yükleri indirdiler
“İstirahat etmeye oturalım” dediler
Seyyid HÜSEYİN dinledi , bir miktar toprak aldı
Ceblerinden çıkarıp bu toprağı kokladı
Her ikisinin kokusu bir olduğunu anladı
Şehit olacak yeri olduğunu söyledi
Bütün ehl-i îyale güzel nasihat etti
Birer birer çağırıp nasihat beyan etti
“Maîyyetinde bulunan askerlerin cümlesi
Burada şehit oluruz , bizim mezar burası”
“Merhametsiz imansız münafıklar gelip
HÜSEYİN’in başını kesip giderler, onu alıp
Ceddim Resulûllah’a , Fatıma Valideme
Melâikeler gelip hep ağlarlar halime”
Cümle ehl-i îyale çadırlar hazırladı
Onları rahat edip etrafına dolaştı
Çadırlara girip tekrar vasiyet etti
Hak’kın Emrine karşı sabrı emanet etti .
“Ölmek Allah’ın emri , ölmeyen bir Allah’dır
Sabır eden kullara yardımcı o Allah’dır”
Ehl-i Îyali ile böyle söyleşir iken
Sayısız süvariler gelip durdular hemen
Kılıç Kalkanı alıp HÜSEYİN dışarıya çıktı
O gelen askerlere söylemeye başladı
“Ey uşaklar askerler , istediğiniz nedir .
Bu kadar kuvvet ile gelmekten maksadın nedir ?”
“Başımızdaki yezid bizi senin için gönderdi
Seni öldürüp başını almak için buyurdu”
HÜSEYİN çadıra girip işin sonunu anlattı
Cümle ehl-i Îyali veda edip ağlattı
Nehrin kenarına oturup yerleştiler
HÜSEYİN ile askeri sudan mahrum ettiler .
Yirmibin asker ile HÜSEYİN’i çevirdiler
Münafıklar fasıklar cenk etmeye kalktılar
Muharrem-ül Haram’ın üçüncü gün başladı
Onuncu güne kadar HÜSEYİN dayandı .
Münafık ordusuyla tek başına uğraştı
Çok kişiyi öldürüp akşam çadıra geldi
İkinci gün askerden biri geldi HÜSEYİN’e
“Aman af et ya HÜSEYİN , geldim sana yardıma”
Oğlunun halini gören babası da yetişti
HÜSEYİNiçin can verip ikisi şehit düştü
HÜSEYİN’in ehl-ü Îyali susuzluktan bayıldı
Kardeşi Abbası çağırıp “su almağa git” dedi .
Abbas ayağa kalkıp su aramaya gitdi
Düşman ile uğraşıp suya fırsat aradı
Çok düşmanları kırıp Fırat suyuna yetişti
Aygır ile beraber kana kana su içti
Çadıra almak için su ile uğraşırken
Münafık asker gelip harbe girdiler hemen
Marid namiyle bir herif o Abbasa çok kızdı
Çok askeri kırılmak ona pek ağır geldi
“Ben gideyim Abbasa , siz çekilin önümden
Abbasın boynu vurup gidecek o elimden”
Marid gelip söyledi “ulan kimsin necisin
Bunca asker kırmaya nice cesaretlisin ?”
Abbas karşı söyledi , kendisini bildirdi
“Ali benim babamdır , ondan kalan iş” dedi
Marid kızdı yürüdü , öldürmeye kast etti
Abbas tezce davranıp Maridi tepeledi
Onu kaldırmak için koşan köle
Maridin akıbete uğradı , o da
Çadıra âvdet edip ehline vedâ ‘etti
Seyyid HÜSEYİN’in seda pek uzaktan işitti
“Ya Abbas , ya kardeşim sağ isen sen gel bana
Şu mel’ûn yezidlerin hücum çoğaldı bana”
HÜSEYİN’e imdat için Abbas hemen yetişti
Kılıç vurub münafık , sağ elini düşürdü
Sol eliyle kılıç tutub çok münafık öldürdü
Solu gitdikden sonra , kendi de şehit düşdü
Şehit Abbas’ı alıp HÜSEYİN çadıra döndü
Cümle ehl-i îyali Abbas için ağladı .
Sabah namazını kılıp harb meydanına geldi
Abbas hatırına gelip Seyyid HÜSEYİN ağladı
“Yarabbi , ey Allahım , şu halimi görürsün
Senden başka muinim , bugün benim kalmadı
Akraba ve âşiret , kimse benim kalmadı”
Zehra’nın oğlu HÜSEYİN tek başına kalınca
Mâğîyyetinde bulunan hepsi şehit olunca
Hak’ka münacat edip çok yalvardı ağladı
Ehl-i îyalin işini Allah’a ısmarladı
Ol gün akşama kadar , Mübarek kılıç salladı
Nice münafıkların kelleleri ni uçurdu
Gece , sabah olunca cümle ehli topladı
“Bugün benim son gündür , size elvedâ” dedi .
Habibullah MUHAMMED rü’yada bana geldi
Beni kucağa alıp , tekrar tekrar okşadı .
“Oğlum seni özledim , yavrum çabuk gel bana
Fani dünyayı bırak , bekliyorum ben sana”
“Fatıma annemi gördüm , beni dâ’vet ediyor”
“Cümle Ehli Berzah da seni bekliyor” diyor
Benden olsun sizlere veda’ ile hem selam
Allah’a ısmarladım , işlerim oldu tamam
“Resulûllahın ehli , ey Habibin âşireti
Bu gördüğümüz belâdan sakın çekmeyin hasret
Gördüğümüz bu felâket bizim için ni’mettir
Zevk safahat ile bu dünyada yaşayan
Son olmayan ûkbada çok rezil , hem padişah
Belâya sabır edip Allah’a teslim olan
Öylelere Hak verir daima emnü aman”
Kerbelâ meydanında garib kalan âile
Çok düşündü ol Seyid , çok yalvardı Allah’a
Ali Asgar namında HÜSEYİN’in küçük oğlu
“Aman Babam su” diye acı acı ağladı
İmansız düşmanlara , HÜSEYİN dedi anlara
“Şu mâsuma bakınız , karşı gelmez sizlere
Acıyub bir yudum su , buna verin içmeye
Yokdur bunun iktidarı size karşı gelemeye”
Münafıklardan biri ok atub karşıladı
Mağsumun boğazına ok düşüb şehit oldu
Çocuğu çadıra verip HÜSEYİN dışarı çıkdı
Öğle vaktine kadar düşman ile uğraşdı
Bir kenara çekilüb bir az daha dinledi
Düşmanların içine girüb kılınç salladı
Binbeşyüz münafıkın kellesini düşürdü
Kendisi de yorulub akşam çadıra döndü
Mübarek vücudları birkaç yerden yaralı
Hem kuvvetden kesilmiş yorulmuş eli kolu
Bu hali gören ehli ağlamağa koyuldu
Sabır ile metanet HÜSEYİN tavsiye etti
Sabah namazı kılub Allah’a duâ etti
Cümle ehli âileye vasiyet vedâ’ etti
Kılıcını kuşanıb meydan-ı harbe gelince
Anladı olmayacak biraz su içmeyince
Suya bir fırsat bulub bir az içeyim derken
Bir münafık haykırdı “yazık sana ya HÜSEYİN
Ehli îyalinize asker tecavüz etti
Çadırlar ateşlenüb hepsi perişan etti”
Mübarek Seyyid HÜSEYİN bir yudum içemedi
Bu münafıkın sözü doğrudur zan etti
Çadırlara bakınca hep selametde gördü
Münafıkın yalan ile aldatdığını anladı
Tekrar suya inmeye bir fırsat bulamadı
Her tarafdan düşmanın hücumları çoğaldı
Seyid HÜSEYİN’in halini düşmanlar anladılar
Etrafına toplanub muhasara ettiler
Mübarekin cisminde yarasız yer kalmadı
Mukavemet etmeye hiç takatı bulmadı
Binaltıyüz münafık o günde helak oldu
Müdafasız HÜSEYİN düşman içinde kaldı
Kılıç urub ok atub HÜSEYİN’e kasd ettiler .
Ol mübarek başına çok kılıçlar urdular
Başından akan kaniyle sakalı şerifi boyandı
Merhametsiz şeytanlar HÜSEYİN’e eziyet etti
Hak’ka münacat etti , kazaya sabır etti
Düşmanların işine pek çok teâccüb etti
“Ey Allahım , Yarabbi görüyorsun halimi
Senin rızan yolunda kurban ettim canımı
Bu zalimlerin bana yapdıkları bu eziyyet
Neden yapıldığını birgün sorarsın elbet
Yevm-ül Mahşer gelip de mahlûkat toplanursa
Huzuruna gelip de hisab sual olursa
Bu suretimi alıp Mahşere dururum
Bu nişanı alıp da Huzuruna gelirim
Yarabbi sen şahid ol zalimlerin işine
Sen beni ilhak eyle mazlumlar zümresine”
Düşmanlardan bir herif HÜSEYİN’i kesmek için
Kılıç çeküb yürüdü Riyaset almak için
Kalbine korku gelip geri çekildi hemen
Çün Hak emir etmedi , ona vakit vardı zaman
Bir şeytan daha geldi Seyyidin sakalını tutdu
“Başını keseyim” diye HÜSEYİN’le alay etti
Düşmanlar anladılar , fırsatını buldular
Müdafaâya kudreti kalmamış anladılar
Sakalıtutan mel’un kimdir diye düşündü
“Haya olmayan herif , kimsin sen” diye sordu
“Kuvvet elimde iken semtime uğramayan
Düşük halimi görünce beni kesmek isteyen
Düşünsene bir kerre imansız ey münafık
Ben kimin evlâdıyım , halt etme facir fasık”
Edebsiz cevab verdi “ senii bilirim” dedi
“Başınızı kesmeden ben buradan kalkmam
Senin başını alıp yezide gönderirim
Yezidden bahşiş alıp ben de rahat olurum
Riyaseti verip de beni sevindirecek
İnsanların yanında benim rütbe artacak
Seyyid HÜSEYİN dedi ki “uyan vaz’ geç bu işden
Ahireti çok eder sana o riyasetden
Ceddim Resulûllahın Şefaâtini istersen
Çekil benden uzak ol Allahını seversen”
“Şefaâti istemem Allahı da tanımam
Bu işini yapmadan bir adım bile atmam”
Kâfirin inadına HÜSEYİN çok hayran oldu
Yüzünü görmek için suretine bir bakdı
Yüz sureti köpeğin , saçları da domuzun
Merhametin eseri yok imansız o gâvurun
Bir yudum su istedi acıyacak zan etti
“Heyhat heyhat” dedi ümidini kesdirdi
Allahû Ekber deyüb HÜSEYİN bir fikre daldı
Ceddi Resulûllahın sözü aklına geldi
Hazreti Resulûllah bir gün HÜSEYİN’i çağırımış
Suret-i mahsusada HÜSEYİN’e sır söylemiş :
“Ya Kurret-ül Âyn HÜSEYİN , ölüm sana şehadet
Mazlum olur gidersin bu sır sana emanet
Seni öldüren kişi , sureti köpek gibi
Saçların keyfiyyeti domuz saçları gibi
Gözlerinden biri yok , yüzünde meymenet yok
Şekaveti açıkdır , saâdetden eser yok”
Mübarek Seyyid HÜSEYİN işin sonunu anladı
İmansızın elinden gideceğini anladı
Hak’ka ulaşmak için hazırlık tamamladı
Şehadet iymaniyle Allah’a teslim oldu
HÜSEYİN’i şehit eden , başı kesüb götüren
Şemmar ibnü zilcevşen namı olan bir şeytan
Allah canını alıp cehenneme göndersin
Herifin silsileye bin dürlü belâ gelsin
Yarabbi Ey Allahım , bu ne sırdır ne hikmet
Resulün evladına bu ne mihnet ne eziyyet
Bunun sırrı hikmetini sen bilirsin Allahım
Bundan başka bilemem Yarabbi diyeceğim
Bir mızrağın ucuna takub aldı o başı
Şama götürmek için hem yapdılar bu işi
Yerler gökler ağladı , güneş ve ay tutuldu
Türlü türlü harika âleme zahir oldu
Göklerdeki Melâike matem edip toplandı
Her tarafdan nidalar duyulmağa başladı
Reslûllahın torunu Cenet ehlinin Seyyidi
Onu öldüren kavme lânet olsun bin çeşid
Hazır olsun belâya , cehenneme girmeye
Allahın gazabına mazhar olub ölmeye
Rahatında yaşamak bugün size haramdır
Ahiretde yeriniz ol nar-ı cehennemdir
Dünya ve ahiretde şekavet size hakdır
Peygamberin şefaâti yarın size haramdır .
Şu yapdığınız zulümden intikam alınacak
Âzizüm züv intikamdır daima Allahül Hak
Huri, Gılman , Melâike , cümle mahlûku kâinat
Ağlamayan kalmadı ne arz ne semavat
HÜSEYİN şehit olunca çok ağladı aygırı
Çadırları dolaşub çabucak döndü geri
Mübarek vücudunu koklayub çok bağırdı
“Tutun şu aygırı” diye bir münafık bağırdı
Aygırı tutmak için askerler hücum etti
Yirmibeş asker ile dokuz aygır öldürdü
Tutamadan o aygırı Furat nehrine girdi
Ondan sonra aygırı hiçbir kimse görmedi
Münafık askerleri çadırları kaldırdılar
Cüle ehli îyali tutub esir ettiler
İman insaf olmayan münafıklardan biri
Altun ziynet topladı , hiç acımadı gayri
Validenin adında HÜSEYİN’in küçük kızın
Kulaklarını koparub , küpelerini aldı anın
Allaha duâ etti “elin kurusun” diye
Çok kalmadan herifin eli kolu kesildi
Kerbelâ meydanında yatan şehitlerine
Bakmak için yezidler vermedi izin anlara
Develere bindirüb , elbiseleri alıp
Perişan bir halde şehirleri gezdirüb
Esirlerin kafilesi Şama doğru yol aldılar
Kimi temaşa edip kimisi ağladılar
Peygamberin evlâdı Seyyid HÜSEYİN’in ehli
Bu halde gezdirmek ne acıdır bu hali
Seyyid HÜSEYİN’in başı , onyedi baş ile
Mızraklara takıldılar gezdirdiler her yere
Küfe şehri içine o kafile girerken
Şehirdeki ahali onları seyr ederken
Mübarek kesik başı SURE-İ KEHF okudu
Seyre gelenlerinden ağlamayan kalmadı
Münafık ibni ziyad Kûfede naib idi
Yezidin sevgilisi cebbar bir herif idi
Çok sevindi o münkir , “Ümmügülsüm kim” dedi
Kalkub “Benim , münafık muradınız ne” dedi
“Gördün mü Ümmügülsüm yezid size ne yapdı
Erkekleri öldürdü sizide esir etti
Bu halde sizi görünce murada nail oldum
Bu yapanlardan hem de çok memnun oldum” .
Ümmügülsüm dediki “ Mâ’rur olma ey facir
Çok kalmadan görür sen bu hali sen ey kâfir
Âdil olan o Allah , işinizi çok bilür
Dünya ve ahiretde intikamını alır
Allah’a karşı durmak Peygamberi incitmek
Anın cezası ne ise görürsünüz bilâ şek
Sağ kalırsam dünyada , ölürsen ahiretde
Bende sizi görecem ; seyr ederim elbetde”
Münafık ibnü ziyad ahaliyi topladı
Kûfenin camiîne cemaâti çağırtdı
Cemaâte dedi ki “ ey ahali dinleyin
Sözlerim doğru ise hepiniz hak verin
Şu HÜSEYİN’in ehlinin görürsünüz halini
Yolsuz işde bulunanlar gaib eder yolunu
Yezid ile uğraşmak doğru bir iş olaydı
Tutduğu bu işinden Allah razı olsaydı
HÜSEYİN ile ehline bu felâket gelmezdi
Aşiretle karabet mahv olub gimezdi
Yezidin doğruluğu HÜSEYİN’in haksızlığı
Artık âşikâr oldu , kalmadı söyleyeceği
İki gözü görmeyen imanla kalbi dolgun
Resulûllahı sevmeyen olmadı bizden memnun”
Abdullah ibnü Âfif hemen ayağa kalkdı
“Utanmadan bu sözü söylersin mel’ûn” dedi
“Yalancılık , haksızlık senin ile yezidin
Binlerce Lâ’neti olsun , cümle halkın , Allahın
Resulûllahın torunu Esadullahın oğlu
Seyyid HÜSEYİN’in şerefini bilmeyen ölrür deyi
Sizin halinizi bilmeyen , zulmünüzü anlamayan
Cemaâtin içinde yokdur , hem de görmeyen
Resulûllahın neslini öldürüb , hem mahv edip
“Biz haklıyız” diyerek söylersiniz sıkılmayub
Bu sözleri söyleyen dilinizi Hak kurutsun
Yüzüne damga urub , ol cehanneme koysun” .
İbnü ziyad haykırdı “ Öldürün bunu” diye
Akrabalarından biri gelip onu kurtardı
Yine asker gönderdi , tekrar irade etti
Münafık askerleri ile Abdullah çok uğraşdı
Beş on kişi öldürdü kendi de şehit oldu
Seyyid HÜSEYİN uğrunda can vermek nasib oldu
Kûfe sokaklarında baş’ı gezdirmek için
Emir verdi münafık ,dedi ahali görsün
Ömer mahzum namında bir münafık atıldı
HÜSEYİN’in başı alıp gezdirmek çok istedi
Hemen elleri kurudu vücudu perişan oldu
Âleme îbret için ceza eyi gösterdi
Sonra o ibnü ziyad yezide mektub yazdı :
“Müjde sana ya yezid HÜSEYİN’i öldürdük dedi
HÜSEYİN ile beraber onsekiz baş geliyor
Bütün ehli îyali esir olub geliyor”
Yezid mektub alınca sevincinden çıldırdı
Bütün halkı toplayub büyük şenlik yaptırdı
Kûfe şehrinden kalkub kafile yola çıkdı
Bir dere kenrında dinlenmeye oturdu
Havada işitdiler dürlü dürlü sadalar
İşitdiği sözden münafıklar korkdular
İşidilen o sedalar cinlerin sadası
Dağ , tepelerin başında onların ağlaması
“Ya Muhammed” diyerek matem tutup ağlıyor
HÜSEYİN’i öldürene binlerce lânettiyorlar
Ol gece münafıklar korkudan uyumadılar
Sözlerin te’sirinden hepsi sersem oldular
Sabah erken kalkdılar Şiraz’e doğru
Kafile hareket edip haber gitdi ileri :
“Hayvanlara yem ile askerlere ekmekler
Pişirüb her bir şeyi hazır olsun” dediler
Şeher ahalisi emri dinlemediler ,
“HÜSEYİN’in düşmanlarına lâ’net olsun” dediler
Münafık askerleri şehre koymadılar
Yüzlerce insan çıkub onlarla harb ettiler
Yetmiş kişi öldürüb , kalanı kaçdılar
Şeher yolunu bırakub başka bir yol tutdular
HÜSEYİN’in hemşiresi Zeyneb çok memnun oldu
İki elini kaldurub onlara duâ etti :
“Bereket , niğmet , çok olsun , Allah selâmet versin
Her dürlü belâlardan Hak bunları saklasın” .
Hema şehrine doğru askerler yürüdüler
Ol şehre varmadan gece yolda kaldılar
Bir kilise yanında , rahibin civarında
Oturub dinlendiler kafile hep birlikde
Rahib bir sez işidüb hemen dışarı çıkdı
Bir yeşil nur gördü ona çok hayran oldu
Rahib çok merak etti , nur çıkan yere bakdı
Bir kesik başı gördü hemen geri çekildi
Gökden melekler inip Başa tavaf ettiler
Tekrar tekrar gelip de hep ziyaret ettiler
Rahib kafile başı kim olduğunu sordu
“Benim” diye bir herif rahibe cevab verdi :
“Bu kesik baş kimindir , bu işiniz ne işdir
Bu niçin kesilmiş , bunu kesdiren kimdir ? ”
“Bunu kesdiren yezid , iz ona gidiyoruz
Bu başda bir âsinin , biz böyle biliyoruz”
“İsmi nedir âsinin , söyleyin bana” dedi
Bir münafık kalkub da , HÜSEYİN’dir dedi adı .
“Bunun anası kimdir , nesli nesebi nedir ?
Hem nerede doğmuşdur , bunun babası kimdir ?”
Münafıklardan biri hakikatı anlatdı
Kendini tutamadan rahib hemen yıkıldı
Üç saât kadar oldu kendine gelemedi
Sonra kalkub yürüdü ol başa selam verdi
Esadullah’ın oğlu , Peygamberin evlâdı
Bu ne haldir , ne hikmettir diye çok çok ağladı
Kafile başını bulub “aman” diye yalvardı
“Bu akşam için başı bana bağışla” dedi .
Onbin altun istedi , rahibde “kabul” etti
Bir torbayı getirüb hemen altunları saydı
HÜSEYİN’in başını alıp rahib içeri girdi
Temiz , güzel yıkadı , tatlı kokular sürdü
Anlına selâm etti karşısına oturdu
Muttasıl ağlayarak ol gece hiç uyumadı
“Ceddin Habibullah’a benden çok selâm dedi
Ben de onun dinini kabûlettim hem” dedi
Yarın Ruz-u Mahşerde şefaâti dilerim
Beni ümmet olarak kabulünü umarım .”
Sabah başı alıp yezîdîler gitdiler
Öğle vakdi olunca bir yere oturdular
Rahibin altunları pay etmek istediler
Torbayı açub bakınca siyah taşlar buldular
Her bir taşın üstünde üç dört satır yazılı
Yazıları okuyunca anladılar işini
HÜSEYİN’i öldürenler ona eziyet edenler
Şefaâtden mahrumdur hemde cehennemlik onlar
Şama asker vardılar yezide hep indiler
Sevincinden ol yezid çok dağıtdı bahşişler
Esir olan aile içinde erkek olub
HÜSEYİN’in küçük oğlu Ali ayağa kalkub
Dedi “Ey yezid, dinle , Allah’dan kork hem düşün
Bizi bu hale koydun , cezanı Hak göstesün”
HÜSEYİN’in başı alıp liğen içine koydu
Ağzına dişlerine asa ile çok dürtdü
Ebu Zerru namında olan ashablardan biri
Hemen ayağa kalkub “ asayı geri al” dedi
Değnekle oynadığın ol mübarek ağzına
Resulûllah öpdüğünü görmüşdür bu gözler
Resulün torununa Habibin evlâdına
Utanmadan yaparsın , düşün bu işine”
Ol saâtde yezidin doktoru Calut geldi
Kesik başı görünce “ kimdir bu baş “ dedi
Yezid hemen söyledi “ bir âsinin başı” dedi
Anın adı öğrenmek istiyorum ben” dedi
“HÜSEYİN’in başıdır “ diye yezid cevab verince
Esbabı nedir “ dedi bu halini tgörünce
“Bana itaât edip , beni kabul etmemek
Halifelik isteyüb , bana karşı gelmek”
Calut bir az söyledi , yezide “ âyıb” dedi
Halifelik onun hakkı , sen kim olursun “ dedi
“Abayı ecdadından ona kalan bir şeref
Sen nasıl gasb edersin , ben ederim çok esef
Benim kırkıncı babam Davud Peygamberdir
Cedddimin hürmetine benim yerim yüksekdir
Bil cümle Yahudiler ayağımı öperler
Altındaki toprağı bereket için alırlar
Âleme rahmet için olan ol Habib
Size Hidayet için gönderilen ol Tabib
Torunun başı kesdirüb onun ile oynarsan
Ehlini esir edip , eziyyet edip durursan
Hak bunu kabul etmez , din böyle emir etmez
Bu hal ile yaşamak sana hiç de yakışmaz”
Calut çok gazablandı , yezide hücum etti
Araya adam girüb Calutu geri aldı
Başı kucağına alıp Calut çok çok ağladı
“ Bu işi yapanlara binlerce lâ’net “ dedi
“Ya Seyyidi , Ya HÜSEYİN ,Resulûllahın torunu
Din-i İslamı kabul ettim , Allahım şahid olsun”
“Deden Resulûllaha benden selam söyle
Şefaâte muhtacım , mâ’ruzatımı söyle”
Yezid çok hiddet edip Calut’a hücum etti
“Doktorum olmayaydım keserdim başını” dedi
“Merak etme ya yezid , benden sana ilâç yok
Seni yaşatmak için hiçbir ilâcı vermem
Zehir veririm sana , hiç dünyada yaşatmam
Sana yardım edersem , Allahımdan korkarım
Resulün şefaatinden yarın mahrum kalırım”
Yezid hemen emr edip Calutu şehit ettirdi
HÜSEYİN ile ehline , tizce Calut kavuşdu
O gün de hem yezide kayserden elçi geldi
Bir mektubu alıp da ol meclise oturdu
Yezid ile vezirler şarab içüb dururken
Ölenlerin BAŞI koyub hem temaşa ederken
Elçi bu hali görünce , önünde Baş görünce
Şaşırdı “Bu kim” dedi , suval etti ilk önce
“Önlerine baş koyub nasıl şarab içersin
Bu haline bakub da , nasıl sen zevk edersin
Padişahima dönüb , halinizden sorarsa
Nasıl cevab vereyim , sizden suval ederse
Bu zevkle bu sevinç nedir ben de anlayım
Gördüğüm , anladığımı ben de ona söyleyim”
Elçinin bu suvali yezide ağır geldi
İşin sonunu anlatmak hiç işine gelmedi
Mahcub olub söyledi “ bir âsi tutduk” dedi
“Ehli ile îyalini hep esir ettik” dedi
“O âsi kimdir” dedi “neden âsi gelmişdir
Sana karşı gelmeye ne cesaret etmişdir”
İşin sonu , iç yüzü ne olduğunu anladı
Yezidin meclisinden hemen kalkub fırladı
“Yaradan Allahıma ben yemin ederim ki
Dininiz hak değildir , Müslümansınız sanki
Yahud siz kafirsiniz , yokdur sizde bir iyman
Şu yapdığınız işleri yapmaz ki bir Müslüman
Aleme rahmet için gönderilen bir Resûl
Halkı hidayet meb’ûs kılan ol Resûl
Habibullah Ahmed’in hürmetini terk ettiniz
Evladının başını kesüb önünüze koydunuz
Utanmak ve sıkılmak , kusurdan peşiman olmak
Hatırınızda yokdur gayr-ı şikar ve nifak
“Şaşarım ben bu işe , böyle bir şey görmedim
Buna benzer bir hali ömrümde işitmedim
İşidmedin mi yezid , bizim Nasranilerin
Mukaddes bir kilise , bizde hürmet var onun
Kilisenin içinde vardır , bir merkeb tırnağı
Gümüş altun içinde , ona mahsus bir tabağı
Her sene bir zamanda ona biz ziyaret ederiz
Pek çok tâ’zim , hürmetle bereket taleb ederiz
Ziyaret , hürmet edilen , kilisedeki tırnak
İsa’nın merkebinindir, ne dilerse verir Hak
Hayvanın tırnak kadar HÜSEYİN’in hürmeti yok mu
Ol mübarek BAŞI’nın büyük kudsiyyeti yokmu ?”
Yezid ayağa kalkdı “ elçiyi öldürün” dedi
“Memleketine giderse rezil oluruz” dedi
Elçi ayağa kalkdı , HÜSEYİN’in başını aldı
Anlına , hem gözüne sürdü ve hem ağladı
İman şehadetiyle Allaha teslim oldu
şehitlik mertebesi Hak ona nasib etti
Yezidin akrabadan bir kadıncağız geldi
“Bir rü’ya gördüm yezid , söyleyeyim sana dedi
Resulûllahı Muhammed’i gördüm sana çok kızmış
Ehl-ül Beyti toplayub , tenha yerde oturmuş
Seni helâk etmeye bir meşveret ediyor
Gökden Melekler gelip onlarla birleşiyor
Meleklerin elinde ateşden süngüler var
Sarayınıza gelip seni tutmak fikri var”
Yezid ona bağırdı , hiddetlendi haykırdı
“Utanmadan söylersin rü’yayı bana” dedi
“Benim sofrada yiyüb , niğmetimle büyüdün
Sıkılmadan sen beni korkutmak istiyorsun”
Hatun dedi “Ey yezid , bu gördüğüm rü’yadır
Sana bir iyilik yapmak benim için lâzımdır
Yezid hatuna dedi “bana iyilik istersen
Yüksek bir yere çıkub nutuk okuyacaksın
Benim ile neslime , aslıma , zürriyetime
Medh edersin söylersin bütün raîyyetime
Âli ile HÜSEYİN’i zem ederek söylersin
Haklı olduğumuzu cümleye anlatırsın.”
Şam ahalisi toplandı , kadın söze başladı
“Bilirsiniz bu yezid , banabir teklif etti
Ali ile HÜSEYİN’i zem edip söyle” dedi
“Ben onları zem etsem onlar hakir olur mu
Allah âziz kılanı kimse rezil eder mi
Habibullahın nesli ol Resulün evlâdı
Onların şanı şerefi , bilmeyen kimse var mı
Ben medh etsem bu yezid hiç de büyük olurmu
Bilmeyen içinizde var mı , ahmak bu zalim”
Yezid çok hiddetlendi , öldürmeye kasd etti
“Söyleyeceğim sözüm var biraz mühlet ver” dedi
Rızaullah yolunda , Resulûllah uğrunda
Canımı kurban ettim , Karlıyım ben bu işde
Rezil oldun ey yezid , senin için felâh yok
Âkibetin vahimdir , sana hiçbir halâs yok
Ol kıyamete kadar okur sana lâ’net
Sana daim düşmandır , ehl-i İslâm bu ümmet
Hak’kın sana hazırladığı âhıretin âzabını
Onun haddi hisabını , kimse bilmez îkabını
Çok kalmadan dünyadan göreceksin cezayı
Yapdığınız zulmünün bulacaksın belayı”
Hemen emir edip yezid öldürtdü ol hatunu
Şehadetin şerabı içüb verdi o canını
Ondan sonra ol yezid küçük Âli ye döndü
“Görüyorsun ya âli Allah size ne yapdı
Baban ile âşireti birer birer mahv oldu
Bütün ehl-i îyali bizlere esir oldu”
Mübarek küçük Âli korkmadan cevab verdi
“Onlar Cennete erdi , âkibetin ne” dedi
“Hazır ol sen belâya , Cehenneme girmeye
Ebedi bir lâ’netle hem muâzzeb olmaya”
Edebsiz ol münafık Âliye gazablandı
Çocuğu öldürtmeye emir vermek istedi
Halası Ümmügülsüm hemen ayağa kalkdı
“Muradın nedir zalim , ne istiyorsun” dedi
“Resulûllahın neslini bitirmekmi muradın
Bizden kimse kalmasın istiyor senin canın”
Toplanan ahaliden ağlamayan kalmadı
İhtilal çıkar diye korkub yezid vaz’ geçdi
Zeyneb ayağa kalkub yezide hitab etti
“Vekilimiz Allah’dır , bir gün görürüm” dedi
“Senin hasmın Allah’dır , dâ’vacı da Resuldür
Yapdığınız bu işe cümle âlem şahiddir”
Camiin hatibine ol yezid emir etti
“HÜSEYİN ile âilesini zem edip oku” dedi
Hatibin söz bitince Âli ayağa kalkdı
“Sana lâ’net ey hatib , yanlış okudun” dedi
Kalkub hutbe okumak çok arzu etti Âli
Bunu gören cemaât izin alıp çıkardı
Allah’a hamd ederek Salâtü Selam verdi
Resulûllahın fazlını ahaliye anlatdı
“Bizi bu hale koyan , başı ile bu millet
Yarın Ruz-u Mahşerde umar mı ki şefaât”
Ahali çok ağladı , yezide çok kızdılar
Yezidin zalimliğini âşikâre bildiler
Ortadan gaib oldu yezid evine kaçdı
Düşünce , korku ile o geceyi geçirdi
Fena bir rü’ya gördü , helâk muhakkak oldu
Ayni veçhi üzere ailesi de gördü
Her ikisi ağlayub , gece uyumadılar
İşin sonu , âkıbet ne ise anladılar
Sabah olunca yezid ol Âli’yi çağırdı
“Ehl-i îyali alıp bana gel çabuk” dedi
Karşısına getirüb güzel sözler söyledi
Muradınız ne sie söyleyin bana” dedi
“Kalırsanız burada ehlim gibi bakarım
Anbarların anahtarı size teslim ederim
İsterseniz Mekke’ye gönderirim ben sizi
Beyt-ül maldan veririm maâş , erzakınızı
Babanızın şehri isterseniz Medine
Emir ederim askere hazırlarım kafile”
Maâşla erzak verdi , herkese binek verdi
Bir mâiyyet askerle Medine’ye gönderdi
Kafile reisine yezid vasiyet etti
“Küçük Âli ne derse yapacaksın sen” dedi
HÜSEYİN ile karabet Kerbelâda kalıp da
Medineye dönerken hasret doldu kalblere
Medine’ye girerken ağlamayan kalmadı
Medine ahalisi için ol gün kıyamet kopdu
MUSİBETE SABIR edip , KAZAYA RAZI OLUB
Seyyid HÜSEYİN’in ehli kaldı orada oturub
Ehl-ül Beyt sevenlerden ol Allah razı olsun
Ol Habibim şefaâti cümleye nasib olsun
Yarabbi sana şükür , binlerce hamd ederiz
Ol zalimler içinden bizi yaratmadınız
Ol Habibi gücendiren , ehl-i beyti öldüren
Ol zalim kavim içinden bizleri de yapmayan
Bu niğmet bize veren bizim ulu Tanrımız
Şükürden hep âciziz , hem î’tiraf ederiz
Yarabbi Selât-ü selâm ol Habibin Ahmed’e
Cümle Ehl-i Beytine , muhacir ansarına
Ey Allhahım nasib et ol Resulüm şefaât
Müzdad eyle selâmet dareyninde şaâdet “ AMİN ”
Mahşer Mizan kurulub , Kıyamet günü gelirse
Cümle Mahşer halkına Hak’dan nida gelirse
“ Habibim ol Ahmed’in kızı FATMA geliyor
Gözünüzü kapatınız heybetiyle geçiyor
“HÜSEYİN’in kanlı gömleği Fatıma’nın elinde
Mahşer yerinden geçüb çıkar Arş-u Rahman’a
Rahman’a secde eder , Allah’a duâ eder
“Adil olan Allahım , huzuruna geldim ” der
“HÜSEYİN’imi öldüren , ehl-i beyt-i mahv eden
Kısasımı isterim bugün düşmanlarımdan ”
Hak’ka şikâyet edip münacatda dururken
“ Ya Ümm Fatıma” arkasından duyarken
Hem döner Fatıma, Kürret-ül Âyn HÜSEYİN
şehit düşdüğü gibi duruyor Seyyid HÜSEYİN
Mübarekin kesik başı , sağ koltuğunda tutmuş
Vücuddaki yaralar görünüyor , kanlar akmış
Bu halde oğlu görüb Fatıma dayanamadı
“ Ya Allah” diyerek hemen yere yıkıldı
Sadanın dehşetinden ehl-i Mahşer korkdular
Mahşer yeri unudub hepsi sersem oldular
Melâikeler inip , hayran olub ağlarlar
Cümle Melâikeler secde edip dilerler :
“Fatıma’nın dilediğini kabul eyle Yarabbi
Zalimlere âdalet göster bugün senYarabbi ”
Adil-i Mutlak olan ol Alla-ı Zülcelâl
Kısasu intikamla nazar eder Zülkemâl
Zebaniler gelip de zalimleri alırlar
Hisab suval etmeden Cehenneme atarlar
Zalimlere verilen âzabları görünce
Mahşerdeki bütün halk bayılırlar görünce
Âzab içinde iken Hak’ka nida ederler
Kâfirlerden ilk önce âzab gördük derler
Müşrikler Kâfirlerden âzaba lâyıksınız
Habibimi İncitdiniz nara muhalledsiniz
HÜSEYİN’in validesi , Habibin kızı Fatıma
Ol gün Allah’dan diler şefaâti ümmete
Ehl-i Beyt’in haline acıyub ağlayana
Hallerini düşünüb gözyaşı dökenlere
Dileğini kabul edip Hak ona cevab verir
Yüzbinlerce ümmeti her zahmetden kurtarır
Ol Habibin şefaâtini isteyen ehl-i iman
Ehl-i Beyt’in hakkında gece gündüz düşünen
Dinleyin bu haberi doğru olan kıssayı
Ol zalim yezid ile kavme gelen belâyı
Resulûllahı seven , Ehl-i Beyt’i isteyen
Bir cemaât mü’minler hazır oldular hemen
MUHTAR AHMED namında bir imam yapdılar
Sayısız bir askeri çabucak topladılar
Yezidilereden kısas almağa ahd ettiler
Zalimden hiçbirini yaşatmayınız dediler
Allahın işindendir , değişmez bir kanundur
Böyle zalim kavimden kısas almak lâzımdır
Beni İsraillerden YAHYA’yı şehit eden
Peygamberi öldüren o edebsiz milletden
Mahv oldu yetmişbin , öldürtdü Hak onları
Dekyanus gönderüb kırdırdı zalimleri
Resulûllahın torunu Seyyid HÜSEYİN için
O zalim heriflerden kırdırdı kısas için
Kerbelâ meydanında mahv oldular otuzbin
Muhtar Ahmed öldürdü , heriflerden yüzonbin
HÜSEYİN’e karşı çıkan münafık askerlerin
Mahv-u perişan oldu , aslu neseb onların
Seyyid HÜSEYİN ile YAHYA Peygamber için
Ağladılar Güneş Ay gece ile hem kırk gün
HÜSEYİN şehit olunca topraklar ağladılar
Nereden taş alırsa altında kan buldular
Seyyid HÜSEYİN’in BAŞI Şam-ı Şerifde çok kaldı
Bir gece yezid onu dışarıya çıkardı
Onu himaye için yetmiş asker çıkardı
Her gece nöbet ile o asker bakarlardı
Bir gece hepsi uyudu bir herif hiç uyumadı
Uyumayan o asker onların başı idi
Gördü ol gece âyan gökden beyaz bir bulut
Yere indi , işitdi , ol bulutdan bir nida
Bakdı ki Melek , ellerinde refref var
Refref ile Melekler hemen yere indiler
Bu Meleklerden sonra beş Melek nazil oldu
Her bir Melek , elinde altundan kürslerle geldi
Refref ile kürsiler sıra ile dizildiler
Meleklerden çıkıyor âcaib bir sadalar
“ Ya Ebel Beşer ADEM , ey Allahın Peygamber
Nazil ol sen buraya , Hak senden bunu ister
Yeşil bir Hal’at ile , heybetli bir nur ile
Yere indi ol ADEM Allahın emri ile
Seyyid HÜSEYİN’in başını hemen kucağına aldı
Üç kerre selâm edip sözlerine başladı
Allahın selâmı sana ey benim mazlum yavrum
Allahın rahmeti sana , ey benim saîyd oğlum
Kerbelâ meydanında susuz ölen ey HÜSEYİN
Zalimlerin elinden şehit düşen ya HÜSEYİN
Bir gün gelir evlâdım Hak anlara soracak Yapdıkları zulmünün cezasını görecek”
Hüznü teessüf ile bu sözleri bitirüb
Oturdu o kürsiye göz yaşlarını silüb
Ondan sonra İBRÂHİM HALİLULLAH geldi
Ayn sözleri söyleyüb ağlayarak oturdu
Hazreti MUSA ile Hazreti İSA geldi
Sayısı hisabı bilinmez Melâike geldi
Meleklerin elinde ateşden süngüler var
Allah emr ederse mahv etmek fikri var
Melâikelerden biri Resule arz etti
Ya Ebel Kasım , Ya Sahibel Mî’rac dedi
Oğlun HÜSEYİN için nazil ol ya MUHAMMED
Nurdan bir hal’ât ile , başında bir tac ile
Hemen inip ol Resûl , selâm verdi anlara
Hazret-i ALİ ile HASAN dahi indiler
Herkes makamlariyle , ağlayub oturdular
Resulûllah MUHAMMED , Başı eline aldı
Üç kerre takbil edip Allahın selamı var dedi
“Ey benim göz bebeğim , benim sâiyd evlâdım
Ümmet sana yapdı , ey canım ey ciğerim
Bir gün gelir onlara , Hak bildirir anlara
Zulmün cezası ne imiş tiz gösterir anlara”
Resulûllah uzatub BAŞI ÂLİ’ye verdi
Anlına selam edip Fatıma’ya uzatdı
Baş kucağa alıp Fatuma çok ağladı
Sonra HASAN alınca hemen yere yıkıldı
Enbiya ve Mürseliyn kürsilerden indiler
El tutub ol Resule hep tâ’ziye ettiler
Resulûllah onlara hitab edip buyurdu
Siz şahid olun yarın , Ehl-i Beytim ne gördü
Benim ümmete bırakdığım emanetim ne oldu
Benden kalan vadiât ne çabuk zayi’ oldu
Allah’ın huzurunda şu hali arz ederim
Huzur-u Adaletden kısasımı isterim
Peygamberler Ağlayub hemen yere düşdüler
Melâikeler gelip Resulden “iste” dediler
Emrinize mutiîz , izin ver Habib bize
Şu zalim kavmi kesmeye müsaâde var bize
Resûl izin vermedi , Mahşer Gününe burakdı
“Aramızda hakimdir ogün Allahım” dedi
Ağlıyarak ol HASAN ceddine çok yalvardı
“Bu yetmiş’i kesmeye müsaâde et” dedi
HASAN’ın arzusuna Adem Peygamber uydu
Oğlunun arzusuna cevab Habib dedi
Ferman edip ol Resûl Meleklere emr etti
Birer birer tutarak kesilüb mahv edildi
Askerin başı olub uyumayan ol zındık
“Aman ya Resûl” dedi , “kurtar beni ey Şefik
ettiğime pişmanım , afvınızı dilerim
Meleklerin kılıcından halâsımı isterim”
Habib tavassut etti helâkinden kurtardı
“Afv ile şefaât sana heyhat “ dedi
“Def’ ol ey zalim , eyi gün sen görmezsin
Yarın Ruz-u Mahşerde cezanı sen görürsün”
Dinle şimdi haberi , ol yezidin işini
Şam diyarına sığmayan ol herifin sonunu :
Onbin asker alıp ava çıkdı o , bir gün
İki günlük mesafe dolaşdılar hem o gün
Yezid gördü bir GEYİK , meydanda dolaşıyor
Dağ tepe atlayub her tarafa koşuyor
Ol dedi ki askere “bana bırakın geyiği”
Askerlerden tek kimse takib etmedi onu
Geyği tâ’kib ederken yezid pek uzaklaşdı
“VADİ-Yİ CEHENNEM” dereye , hem , yaklaşdı
Susuzlukdan bayılub , aygır hiç gitmez oldu
Kendisi de çarçabuk susuzlukdan bayıldı
Cehennemin Melekleri Zebaniler geldiler
Can almadan yezidi cehenneme etdılar
Yezidi aramağa çıkan mâiyyet asker
Va’di Cehennemde hepsi helâk oldular
Yezidin gaib olduğunu her yerde anladılar
Yezidin saltanatı mahv olduğunu bildiler
İntikam almak için arzu eden mü’minler
Askerleri toplayub cenke hazırlandılar
MUHTAR AHMED yanında toplandılar müridler
Seyyid HÜSEYİN’in kısasını almak isteyenler
Süleyman-il Hazaîy , Safvanın oğlu Sâ’dü
Melik-ül Eşter ile Muhtar oğlu Ûbeydü
Kûfe ile Basra’dan , Irak ile Hicaz’dan
Askerleri toplayub cenke girdiler hemen
HÜSEYİN’i şehit eden , Ehk-ül Beyti kırdıran
Askerleri gönderen yezidin baş kumandan
Herifin sarayına mücahidler girdiler
Cümle evlâd îyali derhâl helâk ettiler
Kumandan ibni ziyad ogün Basra’da idi
Bir münafık gidüb de onu haberdar etti
İbnü ziyad çok korkdu Şam tarafına kaçdı
İbni ziyadın kaçdığını MUHTAR AHMED anladı
Askerler gönderdi , yollarını tutdurdu
“Sağ tutub ol zalimi getirin bana” dedi
Şama giden kafile askerlere rast geldi
Kafilenin içinde asker onu aradı
Kafilenin reisi , carudun oğlu ömer
Paraya tamâ’ idüb , etti hemen onu inkâr
“Burada yokdur” dedi , hemde “görmedim” dedi
Bir çuvala saklayub , askerleri aldatdı
Yezidin yerine geçen mervan yanına gitdi
Her ikisi düşünüb bir kuvvet hazırladı
Müridleri dağıtub askerleri mahv etmek
Memleketi ıslah için gerek çalışmak
Kûfe şehrine doğru ibni ziyad yollandı
Yetmişbin askerle MUHTAR AHMED de çıkdı
Askerlere kumandan , EŞTER İbrahim oldu
HSEYN için can verip düşman ile uğraşdı
Şama giderken yolda bir şehre uğradı
Şehir ahalisine meramını anlatdı
Onikibin bahadır o şehirde toplandı
EŞTER’in askeriyle hep beraber yürüdü
Asker ile birlikde Hanzalat hazırlandı
Kendi askerleri için başkumandayı aldı
İbnü ziyaddan geldi Hanzalata bir mektub
Yüzellibin askere hazır olsun her matlub
Hayvanlara yem ile askerlere yiyecek
Hemen tedarik edip hepsi tamam olacak
Mektubu eline alınca Hanzalat gazablandı
İbni ziyadın mektubunu yırtıb yere atdı
Mektub getiren herifi ol saât i’dam etti
Asker ile birlikde Şama hareket etti
Yolda vardı bir kal’â , gayet metin , müstahkem
Kal’ânın kumandanı MARİD isminde adem
Marid ile Hanzalat birbirleriyle ahbabdı
Arasıra birleşip , derdleşüb görüşürdü
Eşter ile Hanzalat kal’âya yaklaşdılar
Marid oğlunu gönderüb , dedi “ anla kim onlar”
Oğlu dönüb gelince hakikatı anlatdı
Kal’âyı açub , hemen onları içeri aldı
İkram tehiyyet edip , ziyafet tekmil etti
Nusret , înayet için Allaha duâ etti
“Bende size muinim , kurban olsun
Seyyid HÜSEYİN uğrunda şehadet nasib olsun”
Melik-ül Eşter dedi “ sen bana söyle Marid ,
İbni ziyadın askerleri nerededir ya Marid
Kırk katır yük hazine bana emanet geldi
Askerlerde geliyor bu haber doğru dedi
“Dört oğlu da bendedir size teslim ederim
Başlarını kesüb de meydanlığa atalım”
Askerlere emr edip başlarını kestirdi
“HÜSEYİN ile ehlinden kısas bunlar “ dedi
Melik-ül Eşter ile Hanzalat ile Marid
Üçü de düşünüb helâk için o müfsidi
Güzel tedbir aldılar , yolları hep tutdular
Malik tekbir alınca cenke karar verdiler
Malik kalagun oldu ziyadın askerine
Eşder dahi bekledi ibni ziyad yoluna
Büyük bir ordu ile dehşetli saltanatla
Hemen gelip yetişdi piyade süvari ile
Melik Eşteri görünce bir bir kumandan haykırdı
“İbni ziyad geliyor çekilin yoldan” dedi
Hemen cevab veren Malik Eşter dediki
“Bir maslahat var” dedi , “ ben ona söyleyeyim ki
Ahmed Muhtar askerinden bir haberi söylerim
Düşmanların işinden onu haberdar ederim”
Bu sözleri söylerken ibni ziyad yetişdi
“ Bir şey söylerim” diye Malik ona yaklaşdı
Aygırın yularını var kuvvetiyle çekdi
Aygır ile ziyadı hemen yere düşürdü
Allahû Ekber diyüb kılıcını çıkardı
Herifin kellesini bir vuruşda uçurdu
Ziyadın askerleri hep birden şaşırdılar
Ziyad ölünce bütün asker korkdular
Münafık askerine mücahidler saldırdılar
Her tarafdan koşarak hücuma başladılar
Ol imansız herifler her tarafa kaçıyorlar
Ne tarafa kaçarsa bir çare bulamıyorlar
Yüzonbin münafık öldürüb mahv ettiler
HÜSEYİN’e çıkanların hepsini esir ettiler
Kumandanlık yapanlar HÜSEYİN’e eziyyet eden
Esir edip topladı kimseyi öldürmedi
Melik-ül Eşter kalkub onlara söz söyledi
“Zalimlerin hakkından Allah gelür” dedi
Habibullah nesline Seyyid HÜSEYİN ehline
Fırsat ele geçince ne yapdınız onalara
İman sizde yok ise vicdan merhamet yok mu
Sıkılmadan onlara tecavüz yakışır mı
Koca Fırat nehrinin suyundan mahrum ettiniz
Ehl-ül Beytin çoğunu ondan telef ettiniz
Ebedi bir azaba hem müstehak oldunuz”
Birer birer çağurub , ettiklerinisöyleyüb
Başlarını kesdiler türlü eziyetler edip
Hazine yükleriyle seksen münafık başı
Medine’ye gönderdi hem ibni ziyad başı
Düşmanların başları gelince Medine’ye
Ehl-ül Beyti sevenler sevindiler ol işe
Yarabbi Selâtü Selaâm ol Habib MUHAMMED’e
Cümle EHL-İ BEYTİNE ol Ashab-ı Kerime .
Not : Avarca orjinali yazan Üstaz Hazretleri .
Avarcadan Osmanlıcaya çeviri Ahmed Efendi