Yazı boyut :

SÜLEYMAN ALEYHİSSELAM HAZRETLERİ'NİN MENAKIBI'DIR

HAZRET-EL ÜSTAZIMIZ'IN KERBELÂ HAKKINDA 

BUYURDUKLARI MENAKIB-I ŞERİFTİR


Süleyman Peygamber, Irak Devletine doğru atı üzerinde seyahate çıkmıştı. Irak’a varmadan yolda atı yavaşladı, kendisi bütün hayvanatın lisanını bildiği için atına sordu,

“Sana ne oldu da yavaşladın?”

At cevap verdi,

“Sen Peygamber olduğun halde neden dalgınsın? Cenab-ı Allah sana doğudan batıya kadar ne kadar mahlukat varsa hepsinin dillerini öğretti. İnsan, cin ve hayvanların hepsinin Peygamberi olduğun halde neden dalgınsın? Bu geldiğimiz toprak Kerbelâ toprağıdır. Büyük Peygamberimiz Hazreti Muhammed'in torunu Hazreti Fatıma'nın oğlu Hazreti Hüseyin'in kanı döküleceği yerdir. Fırat nehrinin kenarında olan bu yere karşı saygılı olman lazım değil midir?”

Süleyman Aleyhisselâm derhal atından indi, Fırat'tan bir abdest aldı ve secdeye kapandı. İki rekât sünnet namazından sonra başını toprağa koyup, çok üzgün bir şekilde düşünmeye başladı,

'Acaba benim burası ile ilgili bilmediğim nedir?' diye.

Fırat nehri çok sakin akıyordu, adeta durmuş gibiydi. Tam Süleyman Aleyhisselâm’ın önünden bir balık çıktı ve dile geldi.

“Ey sultanım, ben seni çok dalgın ve üzgün görüyorum, derdin nedir?” diye sordu. 

“İnşAllah, soracağın sorulara cevap veririm” dedi.

Süleyman Aleyhisselâm dedi ki,

“Ben çok şaşkınım, atım bana sen niye dalgınsın, bu toprağa gelince neden saygılı ve hürmetli olmadın dedi. Bu sözleri söyleyen atıma şaştım, hala da ne olduğunu anlamadım”

Balık cevap vermeğe başladı,

“Bu bulunduğun yer, son zamanın Peygamberi Hazreti Muhammed Sallâllahü Aleyhi ve Sellem Efendimizin, kızının oğlu Hazreti Hüseyin ve etrafındakilerin şehit olacağı yerdir. Bu toprağın onların kanının akacağı yer olduğunu atın sana söylemiş ama sen anlamamışsın. Senin gibi daha evvel gelen Enbiyalarda da böyle olmuştu” deyince,

Süleyman Aleyhisselâm derhal secdeye kapanarak ağlamaya başladı. Ve çok dalgın ve üzgün olduğu halde 24 saat başını kaldırmadan ağladı. Onunla beraber yer ve gökte ağlıyordu. Hatta Süleyman Aleyhisselâm, onların ağlayan seslerini de duyuyordu. 

O an Cebrail Aleyhisselâm gelerek dedi ki,

“Beni sana Allah gönderdi, ya Nebiyallah! Allah’ın selamı var, sana müjde de söyledi. Mahşer günü, doğu ve batı arasındaki bütün insan, hayvan ve hatta cinlerden sen sorumlu idin. Seni Allah bu sorumluluklardan affetti. Sen benim Habibimin Kızının Oğlu için yaş döküp ağladığın için, seni onların hürmetine affettim. İlk göz yaşı döken sen olduğun için kıyamete kadar da af olundun”

Kıyamet gününde, derecelerine göre Enbiya'ların ve Mürsel'lerin kendilerine ait rıza ve ikramları olurdu, Süleyman Aleyhisselâm’a bunları da bildirdi. 


Sonra, Süleyman Aleyhisselâm, Peygamber Efendimizin büyüklüğü ve Hz.Hüseyin Efendimizin yüksek makamlarından dolayı ellerini açarak Cenab-ı Allah'a dua etmeğe başladı,

“Sen beni Peygamber yaptın, bütün mahlukların dilini öğrettin, bana vahiy gönderip yücelttin ve beni bu kadar mal mülk sahibi ettin. Keşke bana bunların hiçbirini vermeden, beni ahir zaman Peygamberi, Hazreti Muhammed Sallâllahü Aleyhi ve Sellem Efendimizin ümmetinden bir kul etseydin ve O'nun şefaati bana nasip olsaydı” dedi.

O an Cebrail Aleyhisselâm geldi,

“Ya Nebiyallah, Allahu Teâlâ Hazretleri dedi ki, sana verdiğim bu büyük mal, mülk ve sahiplikten mahcup olduğun için senin adına bir insan yaratacağım, Ahir Zaman Peygamberinin ümmetinden alim bir insan olacak. Manevi yönden aynı sen olacak. Ayrıcalığın olmadığı kıyamet gününde, nasıl ki sen bu mal ve mülkün için mahcup olduysan, başkaları da cehaletlerinden dolayı mahcup olacak. Cenab-ı Allah affedicidir” 

Peygamberimizin ümmetinden kendi yerinde, aynı kendisine benzer bir alim yaratılacağını öğrenip büyük aflarla müjdelenince, Süleyman Aleyhisselâm secdeye kapanarak Allah'a şükretti. 


Bu menakıbı bildiren kişi dedi ki,


“Seyyid Hüseyin harp ederken kendisine yardım etmek için o Kerbelâ toprağına 24 bin melaike indi. Bir o kadar da cinler indi. Sonra Hazreti Hüseyin harbe başlayınca,

'Ya Hüseyin bizi Cenab-ı Allah sana yardım etmeğe gönderdi, sen bize izin ver' dediler, fakat Hazret-i Hüseyin izin vermedi 

'siz gidin kendi görevlerinize, ben belalara sabredenlerle olmak istiyorum' dedi.

Sonra o Melaikelere, Cenab-ı Allah başka emir verdi. 

'Siz gidin ve bu Kerbelâ'da kanı dökülen kimseler için acıyarak ağlayan ne kadar Müslüman varsa isimlerini bana bildirin.  Ayrıca her sene Muharrem ayında işleyecekleri küçük büyük günahları da bildirin' Sonra İmam Ali Hazretleri,

‘Gökyüzü ismindeki bir tepede, insanlardan ayrılarak orayı kendilerine mekân eden Evliyâ'lar vardır. Peygamberimizin şerefli ruhu gelip, Cebrail Aleyhisselâm, beni görenlere bu menakıbı okumamı emretti, bende size ediyorum, buyurdu’ dedi.

O mecliste, bu menakıbı söyleyince çok saygı gösterdiler. Onlar, yani orayı mekân etmiş olan Evliyâ'lar, Muharrem ayında ibadet edenlere ve Hazreti Hüseyin'e acıyarak ağlayanlara dua ederlermiş”


Rıdvanallahu Teâlâ Aleyhi ve Sellem 


Okuyanlara, dinleyenlere Kerbelâ Şehitleri'nin sevabı olsun

1322 RebiülEvvel 


Anahtar Kelimeler
Kerbela Hz. Süleyman