Yazı boyut :


Mürşid-i Teberrük olan kimsede bulunması gereken vasıf ve şartlardandır ki o kimse, beş bin Lafza-i Celâl (Allah) ve beş yüz Salâvat-ı Şerîfe’yi önce kendi Mürebbi ve Mürşidi tarafından tam manasıyla öğrenerek, ders vermeye yetkili olmalıdır. Tüm yaratılmış olanların tesbihatına vakıf olmalı, bilmeli, haberdar olmalıdır. Ehl-i kubûr yani ölmüş kimselerin hakikat ve hallerine, hayal ya da evham olmadan, doğrudan doğruya hâkim olması gerekir. Mutluluk ya da sıkıntılarının yapmış oldukları hangi işler neticesinde doğmuş olduğunu bilmesi gerekir. Azap yani sıkıntının hangi suç ve günah sonucu olduğunu bilmelidir. Kâinatta olan her olay ve renkte, Vahdâniyet-i İlâhiye yani Allah’ın tek ve bir olduğuna dair sağlam delil ve kanıtları anlaması gerekir. Tüm yaratılmış olanların isimlerini de bilmesi lazımdır. Kendisine bağlı olanlar ve müridanın üzerine, Meşâyih-i Kirâm yani o üstün, şerefli Şeyhlerin ilgi ve alakalarını çekmeye gücü ve yetkisi olmalıdır. Cihet-i İstikâmeti yani Allahü Teâlâ’nın beğendiği, doğru, hak yolda bulunması, mükemmel olmalıdır. Kendisine bağlı olanlar ve müridanını, makam-ı tezkiye ve tasfiye yani günahlardan, kötü düşüncelerden kurtarmak, temizlemek ve arındırmaya gücü yetmelidir. Yirmi dört saat içinde yirmi dört bin Lafza-i Celâl ve beş bin Salâvat-ı Şerîfe’yi ifâ etmeli yani uygulayabilmeli ve müdavim olması yani devamlı yapması lazımdır. 


Mürşid-i Tezkiye olan kimsede bulunması gereken vasıf ve şartlar şöyledir. Mezâhib-i erbaa yani dört mezhebin yoluna karşı olan iş, amel ve hareketlerden uzak, korunmuş olması gerekir. Kendisine bağlı olanlar ve müridanına, yirmi dört bin Lafza-i Celâl ve beş bin Salâvat-ı Şerîfe’yi ders olarak vermeye izin ve yetkili olmalıdır. Bütün Sâdât-ı Nakşibendiyye yani silsiledeki büyük kimseleri, istediği zaman davet etmeye yetkisi olmalıdır. Asrında bulunan yirmi dört bin Evliyâ-i Kirâm Hazeratını da bilmesi gerekir. Mürşidin hangi Resûl ve Nebî’nin makamında olduğunu bilmesi gerekir. (Peygamber, Allah'tan haber alması yönüyle Nebî, bunu kullara ulaştırması yönüyle Resûldür. Ya da kendisine kitap gelmemiş olan peygamberlere Nebî, gelmiş olanlara ise Resûl denilir) Müridanın üzerinde olan hal ve vaziyetlere vakıf ve bilgili olması gerekir. Kendisine bağlı olanlar ve müridanını, adâ-i erbaa (nefs, heva, şeytan, dünya) hilelerinden korumaya dahi gücü yetmesi lazımdır. Onların kalplerinden, hayal, kuruntu ve zayıflığı yok etmeye yetkisi olmalıdır. Yirmi dört binden başlayıp, yetmiş bine kadar zikre izni olması gerekir. Sâhib-i Tevfik yani Allah’ın bu yardımına ulaşmış olan bu kimseler için bu zikir, bir saatlik vazifeden başka bir şey değildir, bu kadar kolay tamamlanır.


Mürşid-i Tasfiye olan kimsede ise önceki iki mürşitte olan özelliklere ilave olarak, önce ahirete ait olan umuru yani işler, beklentilerinden züht etmiş yani vazgeçmiş olması gerekir. Aklına Mâsivâullah yani Allah’tan gayrısı gelmemesi için, mürşidi tarafından vazifelendirilmiş, görevlendirilmiş olması lazımdır. Bütün Kâinat ve Melekût kendisine feth olunmuş yani kendisi tarafından tam manasıyla bilinip, anlaşılmış olsa bile, bir nokta kadar ilgi ya da beğenisi olmaması lazımdır. Levh-i Mahfuzda yazılı olan tüm mukadderat yani yazıya hâkim olması lazımdır. Kendisine bağlı olanlar ve müridanı için, Cezbe-i Hayy yani manevi olarak dirilme durumuna ulaştırmaya gücü olmalıdır. Sohbet ve toplantılarını devamlı büyük Evliyâullah ile yapmalıdır. Müridanın her iki nefesi arasındaki otuz dört bin sırr-ı hikmet yani faydalı sırrını bilmesi lazımdır. Kur’an-ı Kerim’de geçen, yapması gereken beş yüz emri tamamen yapmaya ve yapmaması gereken sekiz yüz şeyden de uzak ve emin olması gerekir. Gerek güneş gerekse ay ve yıldızlardan, Vahdâniyet-i İlâhiye yani Allah’ın tek ve bir olduğuna dair sağlam delil ve kanıt çıkarması gerekir. Zamanın kutbunun isim ve nesebi yani soyunu bilmesi lazımdır. Bir saat içinde, yedi yüz bin adet Zikr-i İlahîyye’yi başarabilmesi lazımdır ki buna tayy-i lisan denir.


Mürşid-i Terbiye, mürşitliğin en yüksek mertebesidir. Bu kimse, müçtehid-i mutlak yani dinî hükümleri, Kur'ân-ı Kerim’den ve Hadis-i Şeriflerden ve diğer dini kaynaklardan anlam çıkarırken kendine özel esas, kural ve düzen koyan müçtehid mertebesine ulaşmış olmalıdır. İlme’l-yakîn, ayne'l-yakîn, hakke'l-yakîn ve bu kaynaklardaki ilim ve hakikati anlaması ve idrak etmesi lazımdır. Beş yönden irşad edebilme yeteneği kendisinde bulunması gerekir. Her şekilde irşad ile müridi irşada mutlaka izinli olması lazımdır. Vücuh-u İrşad yani irşad etme, doğru yola ulaştırma yönleri şöyledir, İnayetullah, İnayet-i Resûlullah, İnayet-i Meşâyih ve Mürşidîn ve İnayet-i Melekü’l Mûkinûn. Alât-ı İrşad yani irşad vasıtaları, basiret, feraset, teveccüh ve keşf-i hakiki yani işlerin iç yüzünü görebilme, kalp gözü, anlayış, çabuk sezme, sevgi, ilgi, yönelme ve hakikati keşif. Ruhların bekletildiği, yüce durak, yer Mevkûfu’l-a’la ve Elestu Bi-Rabbikum âleminin hakikatini bilmesi gerekir. Kendisine bağlı olan ve müridanının Elestu Bi-Rabbikum gününde yaşadıklarının hakikatine hâkim olması lazımdır. Kendine bağlı olmayanların bile ahd ü misak ve iman dereceleri hakkında bilgisi olması gerekir. Kur’an-ı Azîmüşşân’ın, Levh-i Mahfuzda bulunan harf ve ayetlerinin ilim ve sırlarına da vakıf olması lazımdır. Kaza ve kaderin kaçınılmaz ve şartlı olan kısımlarını ayırması ve detaylıca anlaması gerekir. Kutb-uz Zaman Hazretleri’nin bütün vazife ve görevlerini de bilmesi lazımdır.

Bir müridin halet-i nezi' hali yani ölümü anında yanına giderek imdadına yetişmesi gerekir. Ona muavenet-i hakikî ve iman-ı kâmil yani gerçek yardımı neticesinde makbul, kabul olunmuş iman ile Hakk’a teslim etmesi lazımdır. Hatta bir saat içinde kendine bağlı olanlar ve ihvanından yirmi dört bin kimse, aynı anda dünyadan ayrılacak, ölecek olsa bile, hepsinin imdadına yetişebilecek kuvvete ve kudsiyet yani yücelik, kutsallık ve azizliğe yeterli olması gerekir. Bütün Esmâü'l-Hüsnâ yani Allah'ın sonsuz mükemmellikte ve güzellikte olan isimlerin ilim, esrar ve hakikatine vakıf olması, anlaması, bilmesi lazımdır.

Bu anlatılanlar dışında mürşitlerde olması, bulunması gereken daha pek çok özellik ve şartlar vardır. Fakat bu anlatımda sizler için bu kadarını yeterli gördük.

Cenab-ı Hak, cümlemize bütün Mürşit ve Mürebbîlerin nazar ve kuvve-i zatları yani ilgi, alaka ve kendilerinde bulunan o kuvvetlerinden yararlanmayı, faydalanmayı, feyz almayı ve kazanç sağlayabilmeyi nasip etsin.

Âmin.

Anahtar Kelimeler
Mürşid Mürşidin özellikleri Mürşidde bulunması gereken özellikler