Yazı boyut :
Sözlük :

ŞABAN-I MUAZZAMA ve LEYLE-İ BERAT HAKKINDA

Cenab-ı Hak Teâlâ, (şanı yüce olan) Kur’an-ı Azimüşşan’da Leyle-i Berat’ı, mübarek gece olarak söylemiş ve bildirmiştir.

Bu Şaban ayı, Efendimiz’in zamanından itibaren, kıyamete kadar saygı duyulacak, çok büyük bir ay olduğu gibi, Efendimiz’den önce gelmiş olan enbiyâ ve'l-mürselîn yani büyük Peygamberlerin milletleri için de çok büyük bir aydı. Özellikle, İsa Aleyhisselâm Hazretleri’nin ümmeti tarafından çok saygı duyulurdu.

Havariyyûn (Hz. İsa As.’ın yardımcıları) olan âlim ve salihler, bu aya çok fazla önem verirlerdi.

Hazreti İsa’nın yükselişinden üç sene sonra, Kudüs-ü Şerif’te beş bin enbiya-i izâm yani büyük peygamber vardı. Îtikâf yani bir yere çekilerek, ibadet ile zaman geçirirlerdi. Onlardan başka, Kudüs-ü Şerif’in içi ve çevresinde, abid ve zahidler yani dünyadan vazgeçerek, ibadet halinde olanlar ile dolu olan birçok mağara vardı. Ve içlerinde beş yüz kadar bakire kızda vardı. Üzerlerinde çok elbise vardı ve kendileri de zahiddiler.

O beş yüz kız içinden iki kimse vardı ki, bunlar bütün din ve milletlerin reisleri olan Sidriyan ve Eryen’di. Âlim ve vaizlerden olup, pek çok hakikate ulaşmış olan kimselerdi. Özellikle,

Fahr-i Âlem Efendimiz’in özellik, huy ve ahlaklarını ve ümmetine özel olarak ayrılmış olan fazilet ve olgunlukları da bilmekteydiler. 

Bugün, bu bahsedilen kimseler (iki kız) Kudüs-ü Şerif’te bulunan Mabed-i Kübra diye anılan, ibadet yerine girdiler.

Bu mabette, bütün peygamberlerin huy ve ahlakları ile ümmetlerine bağışlanmış olan her şeyin yazılı olduğu kitapları vardı. Bu kitaplar içinde en doğru olanı, Kısas-ı Havariyyûn (Havarilerin hikayeleri) denilen kitaptı. İncil-i Şerif’ten sonra, İncil’e bağlı olanlar için en kıymetli olan kitaptı. Kitabın yazarı, Reis-i Havariyyûn diye anılan, Şem’un-u Safâ Hazretleri’ydi. Bu kimse, esteizubillah,

fe azzezna bi salisin -- Onlara iki elçi göndermiştik, ikisini de yalanladılar. Bunun üzerine üçüncü biriyle desteklemiştik” Ayet-i Kerimesi ile bildirilen kimsedir.

Bu kitabı yazarken, Hızır Aleyhisselâm ile görüşüp, fikir alışverişinde bulunurdu. Hatta, yedi sene dokuz ay toplantı ve sohbetleri devam etti. Bu büyük kitabı çok dikkatli bir şekilde düşünüp yazdılar ve içindeki hakikat ve faydalı ilimleri güzelce ortaya çıkardılar.

Resûlullah Efendimiz ve ümmetinin faziletleri çokça anılıp, bildirildiği için, Şem’un-u Safâ bu meseleleri bilmek ve haberdar olmak şansını kazandı. Kitapta, fezail-i ümmet ve hakaik-i varisin yani ümmetin kazandığı faziletler ile hakikate mirasçı olanların anlatıldığı her sayfada, Hızır İlyas Aleyhimüsselâm Hazretleri’nin onayı vardı.

Kitapta bulunan bütün ilim ve hakikatleri ezberledikten sonra, mumâ-ileyhâ (iki kız), içinde ibadet ile meşgul bulunan ibâdullah yani Allah’ın kullarına, kitapta bulunan ilim ve hakikatlerden vaaz edip, bildirmek ve nasihat etmek için, bin sayfa kadar olan kitabı da alarak Mescid-i Aksa’ya gittiler. Kutsal, Kısas-ı Havariyyûn (Havarilerin hikayeleri) adlı kitapta bulunan hakikatten dinlemek arzu edenler, yarın hazır bulunsun, dediler. Bildirilen gün, o zamanda bulunan yetmiş bin peygamber orayı şereflendirdiler. Hemen arkasından zahid ve abidlerden yirmi beş bin kimse geldi.

Sidriyan, kürsüye çıktı. En önde peygamberler olmak üzere, herkes derecesine göre sıra ile düzenli bir şekilde oturdular. Şem’un-u Safâ Hazretleri’de bu meclisteydi. Tarih, Şaban-ı Şerif’in yirmi dördüncü gecesiydi. Sidriyan,

“Ey cemaat-i hâzırûn, ey hazır bulunan cemaat, bugün Cenab-ı Hak Teâlâ’nın bana, Kısas-ı Havariyyûn kitabında bildirmiş olduğu ilim ve hakikatlerden, sizlere vaaz edip, bildireceğim” dedi.

Önce başlangıç, giriş olarak, şöyle buyurdu,
“Cenab-ı Hak Teâlâ, Benî İsrail topluluğumuzu, bütün millet ve kavimlerden daha fazla ikram etti ve şerefli kıldı. Gerçektende, yetmiş bin peygamberin ba’s ve irsali yani gönderilmesi ile ve on iki kutsal kitabın bize bağışlanması neticesinde, ulûm-u evvelîn ve âhirîn ve ilm-i ledünnî (geçmiş-gelecek-sır ilmi) sahibi olan Hızır Aleyhisselâm’ın varlığı ile de bizleri ikram etti.

Hâtem-ül-Enbiyâ Muhammed Aleyhisselâm Hazretleri’nin, kendisi ve ümmetine ait olan faziletleri bilen âlimler ve bunlardan bizi haberdar edenler ile de şereflendirdi. Muhammed Aleyhisselâm’ın ümmetine ait olan faziletleri ve menakıbını yani hikayelerini anlatmak ve söylemek bu meclisimiz için şeref ve övünç sebebidir”

Zahid yani dünyadan geçmiş olanlardan birisi ayağa kalkarak,
“Ey bizim Seyyidemiz, bu makamda, Muhammed Aleyhisselâm’ın ümmetine, Cenab-ı Hakk’ın vereceği fazilet ve ikramların hakikatine sahip olan kimse oturup söz söylese ve va’zetse, bu daha uygun olmaz mı?” diye sordu.

Sidriyan, “Sözünüz Hak ve söylediğiniz daha uygundur. O kimse buyursun, gelsin” dedi.

Şem’un-u Safâ Hazretleri de,
“Musa Aleyhisselâm’ın arkadaşı olan kimse kürsüye çıksın.

Çünkü o haklıdır, her ümmet, her fert ve tüm Ümmet-i Muhammed’in, hakikatini bilen kimsedir. Bu hakikat, O’nun sadrı yani kalbi, göğsünde saklı ve yazılıdır. O kadar ki, Muhammed Aleyhisselâm’ın ümmetine ait olan ezeli ve ebedi, yani başlangıcı ve sonu olmayan hakikatlere ve ayrıca Kur’an-ı Azimüşşan’da bulunmayan, bildirilmemiş olan hakikate de hakimdir, bilir.

(Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır --- Ayet-i Kerime’si bambaşka bir hakikat anlatmaktadır!!!!!)

Hak Teâlâ, O’nun hakkında konuştuklarımı onaylamaları, tasdik etmeleri için izin verseydi, tüm ecza-yı kâinat (bütün zerreler) dile gelir ve tasdik ederlerdi” dedi.

O an, Kudüs-ü Şerif etrafında bulunan, (Efendimiz’e ilk vahyin geldiği) Cebel-ün Nur adındaki dağın, taş ve toprak zerrelerinden bir ses, sesleniş duydular. Şem’un Hazretleri’nin sözlerini tasdik ediyorlardı. Yirmi dört saat, dağın sesi kesilmedi.

Hızır Aleyhisselâm kürsüye çıktı ve önce zühd edip, sadece yaptıkları ibadet ile meşhur olmuş olan beş yüz kıza,
“Bu mabette (Mabed-i Kübra) ibadet ile meşgul olanlar, en öne geliniz” diye buyurdu. En önde bulunan en büyük peygamberler, ayağa kalkarak, makam-ı havariyyûn yani havarilerin yerlerine geçtiler. Zahidelerde yerlerine oturdular. Hızır Aleyhisselâm,

“Ne zamandan beri burada yaşıyorsunuz?” diye sordu, kızlara.

Kızlar gereken cevabı verdikten sonra, kut yani yaşatacak kadar olan gıdalarından sordu. 

Zahideler,
“Eğer ki, Cenab-ı Hak senede bir kere, Şaban-ı Şerif’in on beşinci gecesinde bizlere bağışlarsa, bir kâse süt, yedi hurma, üzüm ya da taze hurma yeriz. Bunlar haricinde olan, yemek ve içecek bizlere haram kılınmış, yasaktır” dediler.

Hızır Aleyhisselâm, orada bulunan cemaate, bu Zahidelerin derece ve makamlarını anlatarak, bildirdi. 

Sonra,
“Ey Benî İsrail’in âlim ve salihleri, ben size Muhammed Aleyhisselâm’ın alelıtlâk yani genel olan faziletlerinden bildireceğim. Bakınız, o ümmetten bir kimse, ömrü boyunca aynı günahları, yirmi beş bin defa tekrar etse ve tövbe etmeden Cenab-ı Hakk’a kavuşsa, yine o ümmetin fertlerinden iki tane mü'min-i kâmil yani kemale ermiş kimse onun hakkında hüsn-ü şehadet yani iyi tanıklık ederlerse, Hak Teâlâ bu şehadet hürmetine ona azap, eziyet çektirmez. Günahlarını bağışlayarak, affeder ve Ehl-i Cennet’ten kılar. Cenab-ı Hak Teâlâ, bu kadar hürmet ve yetkiyi sadece Benî İsrail peygamberlerine bağışlamıştır.

Muhammed Aleyhisselâm hariç, bütün diğer büyük peygamberler, o kimse hakkında iyi yönde şahitlik etseler bile, o kimse için özgürlük ve kurtuluş ihtimali ancak yine bu peygamberlerin özel duâ ve yakarışları sayesinde mümkün olabilir. Bu fazilet, Muhammed Aleyhisselâm’ın ümmetine, sonsuz ilmin sahibi olan Hak Teâlâ Hazretleri tarafından bağışlanmış olan fazilettir.

Ümmet-i Muhammed’in amellerine karşı verilecek fazilet ve bağışlanacak sevap ise şöyledir. 

Mesela, ümmetten bir kimse, Şaban-ı Muazzama’nın on beşinci gecesi, Cenab-ı Hak Teâlâ’nın rızası için iki rekât namaz kılarsa, ona bağışlanacak olan fazilet, ikram ve İlahi Mükafatlar, Musa Aleyhisselâm ile İsa Aleyhisselâm zamanları arasında ne kadar ümmet ferdi varsa, tamamının kurtuluş mutluluk ve Cennet’e girebilmelerine yetecek miktardadır.

O iki rekât namaz, o ümmetlerden salih ve zahid olan kimselerin yaptıkları her çeşit ibadetlerin toplamından daha üstündür.

Bildirilen Leyle-i Berat’ta, Mele-i a’lâ’da (Cenab-ı Hakk’ın yüce katı, melekler alemi) kâtip yani yazıcı olan büyük melekler oturacaklardır. Ümmet-i Muhammed’in kader ve kısmetlerini ve İlahi Lütufların ve diğer armağanların tamamını yazacaklardır.

O gece, o meleklerin görevi, Muhammed Aleyhisselâm’ın amellerine hizmettir. Resûlullah Efendimizin emrinden dışarı çıkmaz, emretmediği bir şeyi yapmazlar” dedi ve sonra, “Ey Zahideler, Mele-i a’lâ denilen makamda bulunan tüm melekler sizi anar ve kıyamete kadar bu görevi bırakmazlar. Cenab-ı Hak sizlere bu armağanı bağışladı. Fakat, Muhammed Aleyhisselâm’ın ümmetinden öyle büyük kimseler gelecektir ki, onların arasından birisine, hepinizin kazandığı faziletlerin üstünde olan fazilet bağışlanacaktır. Ümmet içinden bir kimsenin, bu mübarek gecede kılacağı iki rekât namazın sevabı, bu büyük makamda kılacağınız ve yapacak olduğunuz ibadetlerden, Allah katında daha makbuldür, kıymetli ve kutsaldır” buyurdu.

Hızır Aleyhisselâm, bu ümmet-i merhumenin yüz yirmi beş bin kutbunun şerefli isimlerini, Efendimiz zamanından başlayarak, Kıyamete kadar sayarak bildirdi.

Bu mübarek kimseler içinde, kutb vazifesini, bir gün, bir gece yapacak olanlar olduğu gibi, günler hatta senelerce yapacak olanlarda vardır. Bu şerefli kimselerin yirmi dört saat içinde gerçekleştirecekleri vazife ve hizmetler, büyük peygamberlerin hizmetlerinden üstündür. Çünkü, büyük peygamberlerin vazifeleri, kendilerine verilmiş olan emir ve iletmek durumunda oldukları kimseler ile sınırlıdır. Kutubluk makamında olan kimselerin hizmeti, bütün yaratılmışları içine alır, kapsar.

Hızır Aleyhisselâm,
“Bu Ricalullah, bade’l vefat yani vefatlarından sonra, kıyamete kadar, bu mübarek berat gecelerinde, zayıf ümmet için hizmet edeceklerdir” buyurdu.

Zahideler,
“Biz artık o ümmet-i merhumeyi tanıdık ve onlara verilecek olan fazilet ve ikramları da anladık. Allah ve Resûlü Muhammed Aleyhisselâm hürmetine, o mübarek gece olan Leyle-i Berat’ta, âlim ve Salihler meclisinde bizleri de unutmamanızı, anmanızı rica ederiz” dediler.

Hızır Aleyhisselâm, “Bu akşam, burada yaptığımız toplantıda bulunan cemaat için, muâhede ederim yani söz veririm. O mübarek gece gerçekleşecek, âlim ve Salihler meclisinde sizi de unutmam, anarım” dedi.

Üstaz Hazretleri buyuruyorlar,
“Ey İhvanlar, bizde hasbe'l-imkân yani elverdiği kadar, gayret edelim, çalışalım. O mübarek gecelerin faziletlerinden yararlanıp, Habîb-i Ekrem hürmetine, Hızır Aleyhisselâm’ın lisanı ile anılan o Kutubların hizmetlerine erişmek, ulaşmak ve kazanmak için, Cenab-ı Hak Teâlâ Hazretleri’ne yalvaralım, duâ edelim”.

Ve minallahi't-tevfîk,
Yardım ve başarı, sadece Allah’tandır …

Berat gecesi yapılacak olan adap, Regaib ve Miraç gecelerinde yapılan adabın aynısıdır…

Adap için Beraat ile ilgili menkıbeyi okumak için burayı tıklayınız.

ŞABAN-I MUAZZAMA ve LEYLE-İ BERAT HAKKINDA

Cenab-ı Hak Kuran-ı Aziymüş Şan’da Leyle-i Beraat, Leyle-i Mübareke namıyla zikir ve beyan buyurmuşdur.

Şehri mezkure zaman-ı sağadetden itibaren kıyamete kadar muazzam ve muhterem olduğu gibi efendimizden evvel gelmiş Enbiya-i vel Mürseliyn-i Kiram zamanında bütün milletler indinde muazzam idi.

Hususiyle İsa Aleyhisselam Hazretleri Ümmetleri indinde muhterem idi.

Havariyyun ülema ve sülaha bu Şehr-i Mübarek içün son derece ehemmiyet verirler idi. 

Hazret-i İsa'nın urucundan üç sene sonra Kudus-u Şerifde beş bin Enbiyayı izam var idi. Orada itikaf ve ibadetle meşgul idiler. 

Bunlardan maada Kudus-u Şerifin civarında ve dahilinde bir çok mağaralar var idi ki. Zahid ve abidlerle dolu idi. 

Ol vakit dahilde beş yüz bakire kızlarda var idi. Üzerindeki elbiseler çok idi. Ve kendileri Zahid idiler. Zamanında beş yüz ulemadan bir iki zat var idi. Bunlar cümle Edyan ve milletlerin Resisi Sidriyan diğeri Eryen. Bunlar ulema ve Vaizlerden olub pek çok hakaike vakıf olan zevat idi. 

Hususen Fahr-i Alem Efendimiz evsaf ve şemaili şerifiyle kendisine ve ümmetine tahsis edilmiş olan fezail ve keramatada vakıf idiler. 

Bu gün Müşarün İleyha Kudus-u Şerifde bulunan, Mabed-ül Kübra nam mabete girdiler. Bu Mabedde bil cümle Enbiya ve Mürseliyni Kiramın evsaf ve şemaili şerifleri ve ümmetlerine verilmiş olan keramat dahi mezkur olan kitabları var idi. 

Bu kitabların içinde en essah olan mukaddes Kısas-ül Havariyyun nam kitab idi.

Ehl-i İncil içün İncil-i Şerifden sonra en makbul olan kitab idi. Bu kitabın müellifi Reis-il Havariyyun namıyla maruf Şem’un-u Safâ Hazretleri idi.

Bu zat Bismillah “Fe azzezna bi salisin” Ayet-i Kerimesinin Müşarün İleyhi’dir. 

Kitab-ı mezkuru te’lif ve tanzim esnasında, Hızır Aleyhisselam ile mülakat ve musahebe eder idi. Hatta yedi sene dokuz ay ictima ve sohbetleri devam etti. 

Bu Kitab-ı Şerifi çok mütalaa ederlerdi. Ve içindeki hakaika ve hikmetlere son derece inşa ettiler.

Resulullah Efendimizin ve ümmetinin fezaili mezkur olub Müşarün İleyhe ıttıla ve vukufiyet kesb etdiler. 

Kitabda zikir olunan fezail-i ümmet ve hakaik varisiyn içün her saifede Hızır İlyas Aleyhimüselam Hazretlerinin tasdıyk ve imnaları mevcud idi. 

Mezkur Kitabdaki bil cümle ulum ve hakiki bitamamiha hıfz etdikden sonra Müma İleyha Mescid-i Aksada ibadetle meşgul bulunan ibadullah içün kitab-ı Mukaddesin muhteviyatından anlaşılan hakaik ve ilimden vaaz ve nasihat etmek içün mezkur kitabı alub, Mabedi Mezkura aziymet ettler. 

Bin sahifeyi haviy olan o kitabla Mescid-i Aksaya girdiler. O gün ilam ettiler. 

Yarın Mescid-i Aksada kısas-ül Havariyyun nam kitabı mukaddesin hakikatinden bahs ve vaaz istima içün arzu eden zevat hazır bulunsun.

Yevm-ül Mevğuddada mevcud bulunan yetmiş bin Enbiyalar teşrif etdiler. Saniyen Züheda ve ibad ve Sülehalarla cem’ğen 25 bin kadar abidler Sidriyan nam alim kürsiye çıkdı.

Birinci safda Enbiyalar olub diğer saflarda ala meratibihim tertiyb ve itizam üzerine oturdular. Şem’un-us Safa meclisde idi. 

Yevm-ül mezkure Şaban-ı Şerifin 24 üncü günü idi. 

Müşarün İleyh :
Ey cemaat-i Hazirun bu gün Cenab-ı Hak bana kısas-ül Havvarıyyun kıtab-ı mukaddesede bildirmiş olan ulum ve hakaik’den bahs ve vaaz edeceğim. 

Evvela mukaddeme olarak buyurdu ki:
Cenab-ı Hak Teğala kavmimiz olan Beni İsrail bil cümle kavim ve milletleri üzerine müşerref ve mükerrem kıldım. Nitekim yetmiş bin Enbiyaların bağas ve irsaliyle ve on iki Kitab-ı Mukaddes kendilerine inzal buyurmakla ulum-u evveliyn vel Ahiriyn sahibi olan ve ulum-u ledünniyenin sahibi olan Hızır Aleyhisselamın vücuduyla mükerrem kıldı.

Hatem-ül Enbiya Muhammed Aleyhisselam Hazretlerinin fezaili zatiyyesiyle fezaili ümmete vakıf olan ülema ve ahbar ilede müşerref kıldı. Muhammed Aleyhisselamın Ümmetinin fezaili ve Menakıbını zikir eylemek meclisimiz içün şeref ve medarı iftihar’dır. 

Orada bulunan Zahidlerden birisi kıyam ederek :
Ey bizim seyyidimiz bu makamınızda o muhabbed Aleyhisselamın ümmetine Cenab-ı Hak verecek olan fezail ve keramatın hakaikine vakıf olan kimse oturup bize vaaz ve kelam buyuracak olursam daha münasiyb olmaz mı.

Sidriyan buyurduki :
Sözünüz Hakdır ve münasiyb olur. Dedi. Ol kimse buyursun çıksın.

Şem’un-u Safâ buyurduki :
Musa Aleyhisselamın arkadaşı olan zat kürsüye çıksın. Zira o haklıdır. Cümle Ümmetin ve Cümle Ümmeti Muhammedin ve Cümle efraddan hakaikine vakıf olan zattır. Onun Sadrında mahfuz ve yazılıdır. Ol kadar ki Muhammed Aleyhisselamın Ümmetlerine ait olan bil cümle hakaiki ezeliyye ve ebediyye ye ve Kuran-ı Aziymüşşanda mezkur olmayan hakaike vakıfdır. Bu zat hakkında tekellüm içün Hak Teâlâ cümle ecza-i Kainata izin buyurursa benim sözümü tasdik ederek tekellüm ederdi.

Ol saatde Kudus-u Şerif civarında bulunan Cebul-ül Nur namındaki dağın taş ve toprakları eczalarından nida ve seda işittiler ki. Şem’un-u Safâ Hazretlerinin kelamını tasdik ediyorlardı. 24 saat dağın sedası kesilmedi.

Hızır Aleyhisselam kürsiye çıkdı. Evvelen buyurdu ki :
Bu Mabed-i Şerifde zühedat ve ibadatla meşhur ve meşgul olan beş yüz kıza. İlk safa geliniz. Buyurunca. 

Orada bulunan Enbiyayı Azam bunlar makamı havariyyuna kıyam ettiler. 

Zühedalar dahi kendi makamlarına oturdular. 

Hızır Aleyhisselam kızlara hitaben :
Ne vakitten beri burada ikamet ediyorsunuz. Buyurdu. 

Bunlarda lazım gelen cevabı verdikten sonra kut ve gıdalarından sual buyurdu. 

Bu zahidlerde :
Senede bir kere Cenab-ı Hak nasip ederse ki. Şaban-ı Şerifin on beşinci gecesinde bir kase süt yahut yedi hurma, üzüm, yahut taze hurmayı ekl ederiz. Bundan bizim içün taam ve şarab haram kılınmıştır. Dediler. 

Hızır Aleyhisselam orada bulunan cemaate o zühedaların derecat ve makamatının hakaikini tefhiym ve ilan buyurdu. 

Sonra :
Ey Beni İsrailin Ahbar ve ve sülehaları ben size Muhammed Aleyhisselamın alel ıtlak olan fezailinden beyan edeceğim. Bakınız o ümmetden bir ferd ömründe ve Müddet-i hayatında günahları yirmi beş bin def’ğa tekrar etse ol kimse tevbe ve istitifar etmeyüb Cenab-ı Hakka kavuşsa ümmetin efradından mümini kamil olan iki zat o kimsenin hakkında Hüsn-ü Şahadet ederlerse o mümini kamil olan kimselerin Şehadeti hürmetine Hak Teâlâ o kimseyi azab kılmaz günahlarını afv ve Mağfiret edüb ehl-i cennetden kılar. Bu kadar hürmet ve salahiyet beni İsrail Enbiyalarına Cenab-ı Hak ihsan etmişdir. 

Muhammed Aleyhisselamdan mağda bil cümle Enbiyayı İzam o kimsenin hakkında Hüsn-ü Şahadet ederlerse o şahadet üzerine o kimse içün necat ve halas ancak Enbiya-i İzam hususiymünacatda bulunub Hak Teğala niyaz ve tazurru edecek olurlarsa kabul olmak ihtimali vardır. Bu faziylet Muhammed Aleyhisselamın Ümmetine ilm-i Ezelde tahsis buyurulmuş olan bir faziyletdir. 

Ümmet-i Muhammedin amaline karşu verilecek olan fezail ve sevab ise mesela, Muhammed Aleyhisselamın ümmetiden bir ferd, Şaban-ı Muazzamın on beşinci gecesinde iki rek’at namaz rızaen Lillahi Teğala içün eda ederse o namaza karşu Cenab-ı Hak kendisine ihsan edecek olan faziylet ve keramet ve mükafat-ı ilahiyye Musa Aleyhisselam ile İsa Aleyhisselam arasında ne kadar efrad-ı Ümmet varsa cümlesini sağadat ve hidayetine ve Cennet-i Ağlaya idhaline kafi gelecekdir. 

O iki rek’at kadar amal-i saire ümmetin süleha ve zühedalarının cümle amali fevkindedir. 

Mezkur Leyle-i Beraatde mele-ül ala ve berzahda Melaike-i Kiram katibleri oturacaklardır.

Ümmet-i Muhammedin mukadderat ve kısmetlerini ve eltaf-ı İkahiyeyi ve sair cevarızın kaffesini yazacaklardır. O gece o Melaikelerin vezaifi Muhammed Aleyhisselamın amaline hizmetdir. 

Resulullah Efendimizin emrinden dışarıya çıkmazlar. Emir buyurmadığı bir şeyi yapmazlar. 

Hızır Aleyhisselam tekrar buyurdular ki :
Ey Zühedaların içün Cenab-ı Hak bu Şaban’da ihsan ettiği Mele-ül Ala nam makamda ne kadar Melaike var ise onlar sizi zikir ederler. Kıyamete kadar zikrinizden ferağat etmezler.
Fakat Muhammed Aleyhisselamın Ümmetinden bir zevat-ı Kiram geleceklerdir ki. Cenab-ı Hak onların birisine cümlenizin faziyletinin fevkinde faziylet ihsan edecektir. 

Efrad-ı Ümmetden bir ferdin Leyle-i Mezkurede kılmış ve kılacak olan iki Rek’atın sevabı bu makamı şerifte kılınmış ve kılacağınız olan ağmalinden indallah makbul’dur. Ve mukaddestir. 

Hızır Aleyhisselam bu Ümmet-i Merhumenin akdablarını zikir buyurdu. 

Asr-ı Saadetten itibaren kıyamete kadar gelecek olan 125 bin kutbun Esami-i Şeriflerini zikir ve tadat buyurdu. 

Bu zevatın içerisinde kutbun vazifesini ifa ederken bir gün bir gece kadar muvazzaf olan vardır. Bundan itibaren günlerce ve senelerce vazifeyi ifa edecek olan zevat-ı Kiramda vardır. O zevatın 24 saat zarfında ifa edeceği hidematının fevkindedir. Zira Mürseliyn-i Kiramın hidamatının fevkindedir. 

Zira Mürseliyn-i Kiram Hazeratının Şerayiğ ve hidamatı mahdud kimseler içündür. 

Kutub olan zatın hizmeti ise bil cümle masivaya ğaam ve şamildir. 

Yine buyurduki :
Bu ricalullah bağd-el vefat bu Leyle-i Mübarekede kıyamete kadar züğefe-i ümmet içün hizmet edeceklerdir. 

Zahidler dedilerki :
Bir tanıdık o ümmeti merhumeyi dahi ve onlara verilecek olan fezail ve keramatıda anladık. Allah ve Resulu Muhammed Aleyhisselam hürmetine bizide o Leyali-i mübarekenin bir gecesinde olsun. O Ğülama ve Sülehanın meclisinde zikir etmenizi istirham ederiz. 

Hızır Aleyhisselam da buyurduki :
Bu akşam burada  ictimağadan Cemağat içün vaad ve muahede ederim. O mübarek gecelerinde inikad olacak olan meclisi ülema ve sülehada sizi zikir ederim buyurdu. 

Üstaz Hazretleri buyuruyorlar :
Bizde ey ihvan hasb-el imkan çalışalım. Ve Mücahede edelim. O mübarek gecelerin fezailinden istifade içün Habib-i Ekrem hürmetine hızır Aleyhisselamın lisanıyla zikir edilen aktabın hizmetlerine mazhar olmaklığımızı Cenab-ı Hak’dan niyaz edelim.

Bu gecede yapılacak olan vezaifi Reaib ve Miraç gecelerindeki adabın aynıdır. 

Ve Minallah-it tevfiyk. 

Bu namaz üç değişik anlatıma göre üç şekilde kılınmıştır.

Bunlardan bizim kılacağımız namaz ise,

İlk tekbirden sonra Subhaneke okunup ondan sonra Fatiha-i Şerif'e başlamadan önce 11 kere Sübhânallâhi velhamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber okunur.
Bunun gibi her farzın sonrasında 3 kere okunur. 
Rükû'dan sonra ve rükûnun içinde , secdede , secdelerin arasında ikinci secdede, yalnız Et-Tahıyyâtü Şerif'ten önce ve sonra okunmayacaktır. İki veya dört rekat kılınır.

Zatların diğer menkıblerini okumak için lütfen ismine tıklayınız.
Hz. Muhammed S.A.V. Ebü'l-Abbâs - HIZIR A.S. Şeyh Şerafeddin K.S. Hz. İsa Hz. Musa
Anahtar Kelimeler
Hz. Muhammed s.a.v. Hz. îsa Hz. Musa Hızır A.S. beraat leyle-i beraat şaban şaban ayı Şem'un-u Safa Hazretleri Sidriyan Eryen şaban ayı şaban ayı ibadeti Mele-i a’lâ Havariyyûn Kısas-ı Havariyyûn