Yazı boyut :

RESÛL-İ EKREM SALLÂLLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM HAZRETLERİNİN DEVMET-ÜL KEYRA ŞEHRİNE SEYAHATİ

Devmet-ül Keyra, Medine-i Münevvereden beş konak, durak uzaklıkta olan bir köydü. İçinde, Musevi ve Hristiyanların yaşadığı bir yerdi.

Bahsedilen köy halkı, Resûlullah Sallâllahü Aleyhi ve Sellem Hazretlerini, memleketlerine davet ettiler. Resûlullah Sallâllahü Aleyhi ve Sellem, bu davete uymanın, çok faydalı ve önemli olduğunu bildiği için, kabul etti. Beraberinde birkaç Sahabe-i Kiram götüreceğini de bildirdi. Köy halkı bunu kabul ettiler.

Ashab-ı Kiramdan birisi, “Ya Resûlullah, bu Yahudiler ehl-i hıyanet yani haindirler. Ne kadar Peygamber katlettiklerini bilmiyor musun? Bunlara niye cevap veriyorsun?” dedi.

Resûlullah Sallâllahü Aleyhi ve Sellem, “Cenab-ı Hak Teâlâ, beni onların şerri yani kötülüğünden koruyacaktır. Esteizubillah, ‘vallahu ya'sımuke minen nas - Allah seni, inanmayan insanların şerlerinden koruyacaktır’ Ayet-i Kerimesi nazil olduğundan beri, ben onların hainlik ve şerrinden eminim. Hak Teâlâ beni muhafaza edicidir” buyurdu.

Resûl-i Ekrem Aleyhisselâm, bu sözü söylerken, Cibril-i Emin Aleyhisselâm gelerek, Hak Teâlâ Hazretlerinin selamını bildirdi ve sonra bahsedilen memlekete gitmeleri için izin verildiğini söyledi.

Ashab-ı Kiramdan filan falanı da seçerek, beraberinde götür diye de bildirdi. Devmet-ül Keyra halkının, kendi ellerinde bulunan, Kütüb-ü Münzele yani gönderilmiş olan kitaplarda bildirilen vasıflara uyan özellikleri, Resûlullah’ta buldukları takdirde, iman edeceklerini de bildirdi.

Resûl-i Ekrem Aleyhisselâm, Sahabeden seçtiği kimselerle birlikte, Devmet-ül Keyra’ya doğru yola çıktı. Bir günlük mesafede bulunan, Cela-ül Ûla adındaki bir yerde, orada bulunan halkın hemen hemen tamamının, karşılamak için beklediklerini gördü.

Resûlullah Sallâllahü Aleyhi ve Sellem, onları görünce, hürmet göstererek ve gönüllerini alarak, “Merhaba Ey Şerefliler, Kavm-i Necib (Soylu kavim), Kardeşim Musa Aleyhisselâm’ın ümmeti. Merhaba ey evlad-ı ulema ve evlad-ı sulehâ (Âlim ve Salihlerin evlatları). Buhtunnasr, Kudüs-ü Şerifi yerle bir ettiğinde, din ve şereflerini koruyabilmek için, Arap ve Medine diyarına göç eden, muhacirlerin evlatları. Âbâ vü ecdad yani atalarınızdan miras olan soyluluk ve şeref size mübarek olsun” diyerek, onları ikram ve izaz etti yani yüceltti.

Resûlullah’ın, kendileri hakkında söylediği bu hikmetli sözler sebebiyle çok memnun oldular. Hoş, tatlı sözleri, açık ve düzgün konuşması, kelimeleri yerinde ve güzel bir şekilde kullanması ve tarihi hakikatlerden haberi olup, bilmesi, kendilerini çok etkiledi ve hayran oldular. Ve Din-i Mübîn-i İslâm’ı kabul edecek derecede kalpleri yumuşadı.

Hemen, Cibril-i Emin Aleyhisselâm, gerektiğinde yardımcı ve tercüman olabilmek için, Emr-i Hak üzere inerek, Resûlullah’ın yanında durdu.

Resûl-i Ekrem Aleyhisselâm, Devmet-ül Keyra halkına, “Burası, benim ümmetimin hayırlılarından olan bir cemaatin toplanacağı yerdir” buyurdu. O cemaatin içinde, Hristiyanlardan iki âlim vardı. Bu olaydan haberdar olduklarından, Resûlullah Sallâllahü Aleyhi ve Sellem Efendimize soru sormaya başladılar.

“Ya Muhammed, bu Cela-ül Ûla bölgesinde toplanacak olan hayırlı ümmetiniz toplam kaç kişi olur?” diye sordular.

Resûl-i Ekrem Aleyhisselâm, “Benden başka, bütün Peygamberlerin, ümmetlerinin toplamı adedinde olurlar. O hayırlı ümmetimin içinde, kırk Sıddîk ve on iki Nukebâ bulunacaktır. Ve ümmetim için burada büyük bir hizmeti yerine getireceklerdir” buyurdu.

O cemaatin içinde olan Yahudi âlimleri, kendi ellerinde bulunan, Kütüb-i Sâlifeden yazılı kıtalar çıkartarak, bakmaya başladılar.

Resûl-i Ekrem Aleyhisselâm, bahsedilen yerde, bir taraftan Vahy-i İlahi diğer taraftan İlham-ı İlahi olmak üzere, hayırlı ümmetinden, zayıf ümmeti için gerçekleşecek olan hizmetlerin tamamını bildirdi. Ümmet-i Muhammed’den ortaya çıkacak olan, tüm kötülük ve günahları, birer birer bildirerek, affedilmelerini ve o kötülük ve fenalıkların, iyiliklere döndürülene kadar, bildirdiği hayırlı ümmetin, Cenab-ı Hakk’ın af ve bağışlama kapısından ayrılmayacaklarını anlattı.

Resûl-i Ekrem Aleyhisselâm, “Hepsi kardeşlerim olan, Nebi ve Peygamberlerin ve onların ümmetlerinin Nücebâ, Nukebâ ya da Salihlerinden hiçbirisine, hayırlı ümmetimden olanların, benim ümmetim için yapacakları hizmetlere benzer bir hizmet yapabilmek nasip olmamıştır.

Örnek olarak, bu hizmetlerini kazanan ümmetimin, ömürleri boyunca oruç tutarken oluşacak noksanlıklarına, kefaret olacak hizmeti yapacaklardır. O asırda, Ümmet-i Muhammed’den oruç olmayan bir kimse kalmayacaktır. Ve orucu kabul olmayan dahi kalmaz.

Hizmetlerini tamamladıktan sonra, o meclise, Hâzin-i Cennet Rıdvân ve Cehennem bekçisi Mâlik ve ümmetim içinde bulunan altı yüz bin Abdal’da davet edilecektir. Bu Abdallardan üç yüzü sürekli olarak, Şam diyarında bulunacaktır. On iki Nukebâ da davet edilecektir. Onların görevleri, doğu ile batı arasında seyahat etmek ve gezmektir” buyurdu.

Yine, Hristiyan âlimlerden olan, Melyan ve Şamleyan sordular, “O mecliste, ümmetinden adı söylenmeyen kimseler olacak mı?”

Resûl-i Ekrem Aleyhisselâm, “Üç taife, bu meclisin hizmetlerinden mahrum kalırlar.

Birincisi, Cenab-ı Hakk’ı açık bir şekilde inkâr edenler. Allah’ın varlığına, birliğine inanmayan ve benim Nübüvvet ve Risalet’imi tasdik etmeyenler.

İkincisi, Allah’ın emir ve farzlarını inkâr edenler.

Üçüncüsü ise Oruca önem vermeyen kimselerdir.

Hayırlı ümmetim, Ramazan-ı Şerifin başlangıcından, bitimine kadar burada meclis kuracaklardır. Ramazan-ı Şerifin oruçlarında eksiği olan ümmet hakkında, şikâyet edilmemesini, Ramazan-ı Şerifin kendisinden isteyeceklerdir” buyurdu.

Bu sefer, Yahudi âlimlerinden birisi, “O hayırlı ümmetinizden olan, altı yüz bin Abdalların, o Ramazan-ı Şerifteki yiyecek ve içecekleri ne olacaktır?” diye sordu.

Resûl-i Ekrem Aleyhisselâm, cevap olarak, “İftarda ve sahurda, birer kadeh şerbet olur. Başka tür yiyecek, içecek olmaz. Ve lüzum da olmaz. O Büdelânın, iftarda içtikleri kadehler adedince, benim ümmetimden asi ve suçlu olan günahkârları azad edileceklerdir” dedi.

Âlimlerden birkaç kimse dediler ki, “Ya Muhammed, sana soracağımız bir mesele kaldı. Eğer buna da doğru cevap verirsen, seni ve Risalet’ini tasdik ederek, ümmetiniz içine dahil oluruz”

Resûl-i Ekrem Aleyhisselâm, “Sorunuz” dedi.

“Burada toplanacak olan, yüz yirmi dört bin Peygamberin ümmeti, kırk Sıddîk ve on iki Nukebâ kimdir, biliyor musun?” diye sordular.

Resûl-i Ekrem Aleyhisselâm, hemen birkaç dakika içinde, bu kimselerin tamamının isimlerini sayarak, bildirdi. Ellerindeki kitaplarda yazılı olanlar ile, Resûlullah’ın mübarek ağzından çıkan bütün cevapların uyuştuğunu ve hiçbir fark olmadığını gören âlimler ile yedi bin kişi, hiç kimse eksik kalmadan, Kelime-i Şehadet getirerek, İslâm Dinini kabul ettiler.

Bu olaydan sonra, Devmet-ül Keyra’ya yönelerek, hareket ettiler.

O şehre vardıkları zaman, şehirde bulunan herkesi, bir kişi bile eksik kalmadan, Din-i İslâm’ı kabul etmiş buldular. Hatta, beşiklerinde olan günahsız yavruların bile, Kelime-i Şehadet getirdiklerini duyduklarını söylediler.

Resûl-i Ekrem Aleyhisselâm’ın, Devmet-ül Keyra halkına bildirdiği, Sıddıkîn-i Kiramın, Şerefli İsimleri, (Ayakta Kıble’ye karşı okunacak)

ŞEHAMETÜL FERDANÎ
ABDUR RAUF-UL YEMÂNÎ
EN NİYAM-ÜL FERDANÎ
ABDÜL HABIR-ÜL KÜHEYLI
YASUB-UD DEHAVÎ
AHMED-ÜL FANÎ
İMAM-ÜL BÜDELÂ ŞEHÂBEDDIN
YEDULLAH-İL CİNÂNÎ
FURKAN-ÜL EZEL
BABULLAH-İL RABBANİ
HİYRET-ULLAH-İL SERMEDİ
EL MEDED-ÜN NÂTIK
DÜRRET-ÜL KAĞSA
MAĞSUM-ÜS SAĞİYD
TİYCAN-ÜL ĞARRA
HUCCETULLAH-İL CEBERUTİY
SAHVET-ÜL BAZİH
EHVED-ÜN NECAD
HEYKEL-ÜL KUDRET
YEDULLAH-İL ĞULYA
MİFTAH-ÜL KÜNH
CENBULLAH-İD DAİM
ŞAHBA-ÜR REYHAN
ŞEMŞ-ÜL BERARET
ABDULLAH-ÜŞ ŞAMHİ
AHMED-ÜL VAĞFİR
ŞEMĞUN –ÜL MUHLİS
DEVHAT-ÜL FANİ
SAFİYULLAH-İL KAYYUMİ
MURADULLAH-İŞ ŞAĞİY
CARULLAH-İS SABIĞ
KUDRETULLAH-İŞ ŞAMİL
LİSANULLAH-İL EZEL
EMANETULLAH-İL KAŞİF
NEFES-ÜR RAHMAN
MİFTAH-ÜL AKSA
TEMHİD-ÜR RIDAĞ
ABD-ÜL VEDUD EL MAĞRUFU BİZİL AYNEYNİ
AHMED-ÜZ ZÜBYANİ
VE MİNEL HÜDEMA-İL İĞZAMİ VENNÜKEBA-İ KİRAM
YUSUF-ER RAKID
BURHAN-ÜL HIYAM
ADNAN-ÜS SABİYR
DİHYET-ÜL VİSAL
NEDİM-ÜL KAİM
EBUL HASAN İBNÜ ABAN-EL ĞULAM
MUHAMMED-ÜL NEBHANİY
AVNUDDİYN- İ NİHAVENDİ
EBU TÜFEYL-ÜL KÜHEYLİ
EL FİHR-ÜL MEVRUD
LEBİBUDDİYN-ÜL ATAVİ
ABDÜRRAKİYB İBNÜ DAĞİYALLAH

Kaddesallahu Teâlâ esrarehüm ve nefağna bi berekati enfasihim-ül kudsiyyeti ve haşrunallahu Teâlâ bifazle ve kerreme ve zümretehüm ve ceğalna allahu Teâlâ ihlase sohbetehüm âmin yarabb-el ğalemiyn ve sallalahu ğala Hayri halkihi Muhammed ve alihi ve sahbihi ecmağiyn velhamdülillahi Teâlâ

Zatların diğer menkıblerini okumak için lütfen ismine tıklayınız.
Hz. Muhammed S.A.V. Cibril-i Emin
Anahtar Kelimeler
Hz. Muhammed s.a.v. Cibril-i Emin Devmet-ül Keyra musevi hristiyan Cela-ül Ûla Buhtunnasr oruç ramazan-ı şerif Ramazan ayı