3 İhlas-ı Şerif
1 Fatiha
DUA : Eûzu billahi mineş-şeytânirracîm. Bismillahirrahmanirrahîm. İla şerefi ruhun nebiyyi ve ila ervahi ve alihi ve ashabihil kiram ve ila ervahi eimmetil erbaa ve ila ervahi meşahina fittarikatil nakşibendiyyetil aliyye hassaten ila ruhi Ebul-beha, ebul-fukara, ebul-alemin hazretel üstaz (Şeyh Şerafeddin) EL-FATİHA
Kendileri, büyük evliyalardan olup, Muhyiddin İbnü'l-Arabî Hazretleri’nin mürşidi ve üstazı idi.
Çok uzak diyarlardan, binlerce alim ve salih kimseler, kendisinden yararlanmak için gelirlerdi. Evliya meclisinden (Divan-ül Evliya) çıkarılan iki-üç kişi, kendisinin duâ ve başvurusu üzerine, makamlarını geri kazandılar. Yüksek meclislerinde bulunan bütün muvahhidine (Cenâb-ı Hakk’ın birliğine inananlar) hak, kural ve hakikatleri,kendi anlama, akıl ve Allah’ın birliğine inanma derecelerine göre, bildirir ve uygulardı.
Ebû Medyen hakkında, Ubeydüllah-i Ahrâr şöyle buyurmuştur,
“Seyyid Abdülkâdir Geylânî, kırk seneyi yalnız kalıp, Nefsi terbiye için az yiyip az uyuyarak geçirse, ancak Ebû Medyen’nin makâm ve derecesini anlayabilir”
Ebû Medyen Ramazan-ı Şerif’te her gece, Büdelâlara teravih namazını kıldırmak için Büdelâ Cami’sine giderdi.
Ahmed el-Bedevî Hazretleri’nden şu şekilde aktarılmıştır,
“Bahsedilen Büdelâ Mescidi’nin on iki bin kapısı vardır. Her kapıdan Büdelâ Cemaati içeriye girerler. İmsâk vakti başlayıp, güneş doğup namaz vakti geçmeden on iki bin kapıdan gelmeye başlarlar. Bir saat boyunca gelen cemaat bitmez fakat cami yine de dolmaz”
Ebû Medyen El-Mağribi buyurmuştur ki,
“Nuh Aleyhisselam’dan, Hâtem-ül-Enbiyâ Aleyhisselam Efendimiz’e kadar yirmi beş Kutup (önder,rehber)gelmiştir”
Bir Ramazan-ı Şerif’in yirmi altıncı gecesinde, bahsedilen o kadar Büdelâ’ya teravih namazı kıldırdıktan sonra, Büdelâ’dan bir zat şöyle sordu, “Ya Eba Abdullah, Leylet'ul Kadr (Kadir Gecesi) nedir? Bana tarif eder misin?”
Ebû Medyen Hazretleri,
“Ben Kadir Gecesi’ni bilmiyorum. Cenâb-ı Hak, Habîb-i Ekrem Aleyhisselam’a, Esteizübillah, ‘Ve mâedrâke mâ leyletülkadr’ Ayet-i Kerimesi’ni gönderdikten sonra, O’nun anlamını bilmek herhangi bir yaratılmışa kısmet olur mu? Resulullah’a bildirmiş ‘Sen ne bileceksin, Leylet’ul Kadr-in ne olduğunu?’
Cenâb-ı Hak, her kuluna kendi seviye ve derecesine göre bir ilim ve anlayış bağışlamıştır. Ben de, benim seviyeme göre ancak söyleyebilirim. Aklım ve anlama seviyemin kavradığı şekilde sana Leylet’ul Kadr’in ne olduğunu anlatayım.
Esteizübillah, ‘Tenezzelül melâiketü verrûh’ Ayet-i Kerimesi ile bildirilen Melaike ve Rûh-ul Ekber gökten yere inecek. Rûh-ul Ekber, bazı evliyaların anlatımına göre, buradaki Ruh’tan anlatılmak istenen, Ruhullah İsâ Aleyhisselam’dır. Fakat Ehl-i Hakikat’in çoğuna göre büyük melaikelerden bir melektir. O Melek, Resulullah Sallâllâhü Aleyhi ve Sellem Hazretleri’nin Nûru’nun bakiyesi yani artmış olan kısmından yaratılmış olandır. Esas olarak, Leylet’ul Kadr’de Resulullah’ın Nûru’ndan meydana gelmiştir. Cenab-ı Hak o Meleği, Adem Aleyhisselam’ı yaratmadan yirmi dört bin sene önce yaratıp var etmiştir. O Meleğin yetmiş iki bin yüzü vardır. Her yüzünde yetmiş iki bin ağzı ve dili vardır.
Cenab-ı Hak, o Meleği yaratıp var ettiği andan itibaren, Seyyid-i Kâinat Aleyhisselam’a, Ramazan-ı Şerif orucu farz olan zamana kadar, her anda yetmiş iki bin türlü türlü dil ve lisan öğretip bağışladı.
O Melek o kadar dil ve lisan ile ‘Ma câe bihi Nebiyyi’ olan din hüküm ve esasları ve İlahi Emirler’in nûru sayesinde aydınlanacak olan bütün mü’min ve muvahhidleri anmaya başladı.
O Melek, bütün Ehl-i İman ve Tevhid’i (Allah'a ve Allah'tan gelen her şeye inanan ve bunu ilân eden kimseler, mü'minler) bir anda sayarak hatim ederdi. Bu Meleğin dili ile anılan bütün Ehl-i İman, hakiki mutluluğa ermiş olanlardan oluyordu. Ve her defa anıldıkça, Allah-u Teâlâ Hazretleri’nin selamı ile şerefleniyorlardı” dedi.
Büdelâ’dan, Şemsun ismindeki zat dedi ki,
“Daha fazla anlat Ya Seyyidi, Ya Eba Abdullah”
Ebû Medyen El-Mağribi,
“Cenab-ı Hak, Regâib Gecesi,Tecelli-i Esmâ (Allah'ın isimleri ile yansıması) ile tecelli eder.
Berat Gecesi, Tecelli-i Ef’âl(kulların fiillerinin, Allah-u Teâlânın fiilinin görüntüleri olarak görünmesi)ile tecelli eder.
Kadir Gecesi ise Tecelli-i Zât-ı Buht-ü Akdes (Allah'ın zâtının görünmesi) ile tecelli eder. Kur'an-ı Azimüşşan’ın ‘İnnâ enzelnâhu fî leyletin mubâraketin - Apaçık olan Kitab’a andolsun ki gerçekten biz, onu mübarek bir gecede indirdik’ Ayet-i Kerimesinde anlatıldığı gibi, Kadir Gecesinde Beytü’l-İzze Makamı’na indirilmiştir. (İzzet evi anlamına gelen beytü'l-izze, Kur'ânın bir bütün halinde indirildiği dünya semasında bulunan yerin adıdır)
Bu Makam, Levh-ül-Mahfûz ve Arşu'r-Râhmân-ül Âzam’ın makamlarından olan Makam-ı Rukâ ve Alem-i Rukâ’dan sonra gelen en şerefli ve kutsal makamdır.
Kur'an-ı Azimüşşan’ı, Melaikeler Allah’ın emri üzerine Levh-ül-Mahfûz’dan o makama götürürken, Cenab-ı Hak Teâlâ Hazretleri’nin Tecelli-i Zât-ı ortaya çıktı. O Melaikelerin adedini de Hak’tan başkası bilemez. Melaikeler, o tecellinin büyüklüğü ve Kur'an-ı Azimüşşan’ın kutsallığına dayanamayacak hale geldiler. Ve Melaikeler’den ter damlaları akmaya başladı.
Cenab-ı Hak Teâlâ, Yed-i Kudreti (Allah'ın kudret eli) ile o Melaikelerden akan ter damlalarını, Arşu'r-Râhmân-ül Âzam’ın sağ tarafında sakladı. O ter damlalarından oluşan deniz, El-Bahru'l-Muhît-ül Ekber yani her yeri kaplayan denizden birkaç kat daha büyüktür. Ramazan-ı Şerif’in yirmi yedinci gecesi olan Kadir Gecesi, o büyük melekler o denize dalarlar. O Melaikeler o denizden, merhamet, lütuf ve İlahi Nûr’ları alırlar ki, denizde bir şey bırakmadan geri dönerler. O rahmetler ile gökten yere inerler.
Melaikelerin aracılığıyla, o rahmetler bütün mü’min ve muvahhidlere indirilir. Bu rahmet damlalarından, yirmi dört bin tanesini almayan kalmaz” buyurdu.
Son