Müşarünileyh'in ismi Atik idi. Resûl-i Ekrem tarafından Sıddık lakabı verildi. Pederi Ebu Kahafe Osman Radiallahu Ahn idi.
Am-ül Fil denilen seneden iki sene dört ay sonra Mekke-i Mükerreme'de doğdu, Cemaziyelevvel'in 23ncü cuma gecesi.
Hicret-i Nebevviye'den on beş sene sonra, Cemaziyelahir'in 23cü perşembe gecesinde intikal etti. Otuz yedi yaşında iken, Resûl-i Ekrem'in huzuruna gelip Şeref-i İslâm ile müşerref oldu.
Erkeklerden ilk Müslümanlık şerefine nail olan Ebubekir Sıddık'tır. Çocuklardan, yani mükellef olmayanlardan Hz. Ali'dir, KerremAllahü Veche. Hatunlardan, Haticet-ül Kübra Radiallahu Anha'dır. Kölelerden Zeyd İbn-i Haris'tir.
Sıddık-ı Ekber’in hakkında 25 adet ayeti kerime nazil olmuştur.
Ve neza'nâ mâ fî sudûrihim min gıllin (A'raf-43)
Fe emmâ men a’tâ vettekâ (Leyl-5)
Ve seyücennebühel’etka (Leyl-17) gibi,
Başka bir Ayet-i Kerime de Ömer-ül Faruk Radiallahu Ahn ile birlikte anılır. İntikali başladığında, Medine ahalisine çok teessür ve teessüf hasıl oldu. Hemen Resûl-i Ekrem'in intikal ettiği güne benzedi.
Resûl-i Ekrem Aleyhisselâm, Emr-i Hakk üzere Cibril Aleyhisselâm ile Sıdre-i Münteha'ya ve oradan da Huzuru İlahiye'ye giderken semada bir taife melaikeyi gördü ki şekil, sima ve suretleri aynı Ebubekir Sıddık'ın şekil ve simalarındaydı. Çok taaccüp etti. Cibril-i Emin Aleyhisselâm bir an kaybolup tekrar geldi ve dedi ki, “Ya Resûlullah, mucib-i taaccüp olan mesele hakkında sana hakikati anlatmak için Hakk'tan izin aldım” Cibril Aleyhisselâm bu surette konuşurken Arş-ul Rahman-ül Azam'a vardılar. Oraya varınca, Resûlullah’ın önüne gayet büyük ve heybetli bir melaike düştü aynı kanadı kırılmış bir kuş gibi.
Resûl-i Ekrem Aleyhisselâm buyurdu ki,
“Ya Cibril bu kimdir? Bu surette buraya düşmekte ki hikmet ve sebep nedir?”.
Cibril Aleyhisselâm melaikeye hitaben dedi ki,
“Eyyuh-el melek Hatem-ül Enbiya'nın seninle konuşmaya izni vardır. Hakikatinizi beyan et”.
Melek Resûlullah'tan utanıp konuşamadı. Cibril'e hitaben söylemeye başladı ve dedi ki,
“Ya Eminullah, benim hilkatimi görüyorsun, benim 12.000 kanat sağımda vardır. Ve o kadar da solumda vardır. Ve her bir kanadın aralarında 500.000 senelik mesafe vardır. Cenab-ı Hakk beni yarattığı anda, bana uçmak ve alemleri gezmek için emretti. Bende Emr-i Hakk üzere o zamandan itibaren uçtum. Şimdi ise kuvvetim kesildi ve buraya düştüm” .
Cibril Aleyhisselâm dedi ki,
“Ya Ahmet-i Muhtar, bunca senelerde bu melaike kanatları açmış ve sallamıştır. Her kanadı oynadıkça Cenab-ı Hakk o hareketten bir melaike halk etmiştir ki o melaike dahi senin arkadaşın Sıddık'ın şekil ve şemailindedir. O melaikelerin adları dahi Sıddık'tır. Bu melaike uçmaya hareket ettiği saatten itibaren 12.000 sene geçmiştir. Bu melaikelerin adedince Cenab-ı Hakk ona özel, makam ihsan etmiştir. Bu melaikelerin vazifeleri ise Sıddık'ın maddi ve manevi nesil ve soyuna istiğfardır. Bilhassa silsileye mensup olan müridan, salikin (Allah yoluna giren), mürşidin ve muhibbin (Silsileye muhabbeti olan) ve mensubin ve mahsubin (hesaba dahil olan) kimselerin kusur ve noksanlarından kefaret olmak üzere istiğfar ederler”
Resûl-i Ekrem Aleyhisselâm, Cenab-ı Hak'ka şükretti.
Ebubekir Sıddık'ın ümmetin içinde bulunduğuna, Hakk Teala Hazretleri'ne hamd ve sena buyurdu. Cibril Aleyhisselâm dedi ki, “Ya Habîbullah, Cenab-ı Hakk Sıddık-ı Ekber için özel bir tecelli ile tecelli eder”.
Resûl-i Ekrem Aleyhisselâm ikinci defa olarak secde-i şükrü ifa etti. Ve buyurdu ki,
“Bu secdelerin, ümmetim için veçh olsun diye yapılması gerektir ve ümmetimin üzerinde Sıddık-ı Ekber'in büyük bir veçh ve azim hizmetleri vardır. Sıddık-ı Ekber'in ümmetimden olduğuna ve ümmetin içinde olduğu için şükredilmesine dair Hadis-i Şerif vardır”
An Ebi Naim Radiallahu Anh – İnnehu Kale Kale Resûlullah Sallâllahü Aleyhi ve Sellem
Hubbu Ebubekirin ve şükruhu vacibu ala ümmeti – (Ebubekir'i sevmek ve O'nun için şükretmek, ümmetim üzerine vaciptir)
Sadaka Resûlullah
İmam-ül Alemin, Şah-ı Nakşibend Hazretleri, şükür secdesini ifa edip “Ya EbaBekir Sıddık, ümmetin içinde sen olmasaydın, halimiz ve Din-i Mübini İslâm’ın hali ne olurdu” diye ağlardı.
Resûl-i Ekrem Aleyhisselâm buyurmuştur ki,
“Ya Sıddık, ümmetimin, senin mevcudiyetine şükren hiç olmazsa ayda bir kere olsun şükretmeleri gerekir”
Müsarünileyh buğday rengi esmer idi.
Vücud-u Şerifleri uzunca, Kelam-ı Âlî'leri Enbiya-i İzam'ın kelamlarına benzerdi.
Resûl-i Ekrem Aleyhisselâm buyurdu ki,
“Ebubekir Sıddık konuşurken, İbrahim Aleyhisselâm konuşuyor zannederdim”
Radiyallahu Ahn ve Nefanallahu Teala Bifuyuzatihim
Âmin
Son