3 İhlas-ı Şerif
1 Fatiha
DUA : Eûzu billahi mineş-şeytânirracîm. Bismillahirrahmanirrahîm. İla şerefi ruhun nebiyyi ve ila ervahi ve alihi ve ashabihil kiram ve ila ervahi eimmetil erbaa ve ila ervahi meşahina fittarikatil nakşibendiyyetil aliyye hassaten ila ruhi Ebul-beha, ebul-fukara, ebul-alemin hazretel üstaz (Şeyh Şerafeddin) EL-FATİHA
Bütün Ehl-i Sünnet ve Cemaati, Resul-i Ekrem Aleyhisselam Hazretleri'nin, Alem-i Melekut'a ve Seb'i Semavat'a (70 gök alemi) yükselişini üç şekilde anlamış ve kabul etmişlerdir.
1.si, Resul-i Ekrem Aleyhisselam mübarek Cesed-i Şerifleri (maddi olmayan vücut) ile ve Cism-i Latifi Nurani (ruh ibadet yönünden gelişip mükemmelleştikçe, ceset de ruh gibi latif ve nurani olmaya başlar) ile birlikte dünya ve cisim alemi üzerindeki Tecelliyat-ı İlahi (sınırlamaları) aşarak, Mekke-i Mükerreme'den 25000 senelik mesafeye yükselmesini kabul etmek.
2.si Hak Teala Hazretleri'nin Kudret-i İlahi'si (gücü) ile, Resul-i Ekrem Aleyhisselam Hazretleri'nin ruhani kuvvetleriyle, mübarek ruhlarını onun mübarek bedenleriymiş gibi kabul edip,
Sidretü'l-Münteha'ya yükselmesini kabul etmek. Sidretü'l-Münteha demek, hiçbir yaratılmış ya da meleğin bilemeyeceği anlayamayacağı yer demektir. Cibril Aleyhisselam ile Resulullah o makama varınca,
Cibril dedi ki,
“Haza furak-ül halil makamı, arkadaşın arkadaştan ayrılacağı makamdır demektir. Şimdiye kadar sana eşlik ettim fakat şimdi ayrılmaya mecburum”
Ondan sonra Refref geldi. Refref demek, bir koltuk ve taht demektir. Refref, Resul-i Ekrem Aleyhisselam için sanılsa da Cibril Aleyhisselam için gelmiştir. Resulullah Aleyhisselam, Alemlerin Rabbi'nin huzurundan geri dönünceye kadar, tabiri caizse, Cibril Aleyhisselam O'nun için taht yada iskemle gibi olmuştur. Yoksa Resulullah'ın Refref'e ihtiyacı yoktur ve Refref vasıtasıyla Allah'ın huzuruna gitmiş değildir.
3.sü Resul-i Ekrem Aleyhisselam Alem-i Emir'den (fizik kuralları – mükemmel işleyişi sebebi olan İlahi emirler) yükselmesidir. Demek ki Alem-i Emir, canlı ve ruhlar alemine giysi oldu, içine aldı. O makamın Alem-i Emir diye isimlendirilmesi, Cenab-ı Hak Teala Hazretleri'nin ilahi emirlerini aracısız kabul etmesinden ve Hak Teala Hazretleri'ni tam manası ile anlayıp kabul etmesindendir.
Mevlana İmam-üt Tarikati Şah-ı Nakşibendi Hazretleri bir toplantıda, halifeleri ve kendine bağlı olanlara Mirac-ı Şerif'in hakikatlarından bahsederken buyurmuştur ki,
“Resul-i Ekrem Aleyhisselam, Cibril'den ayrıldıktan sonra dokuz yüz bin dokuz yüz elli yedi adet nurani hicaptan (Allah ile kul arasındaki perde) geçmiştir. Bir perdeden diğerine kadar olan mesafe, beşyüz senelik mesafe kadardır. Her perdenin kalınlığı da yine beşyüz sene kadardır. Bu kadar alem ve perdelerden geçerken her an, Cenab-ı Hak kendisine türlü türlü ilim, fazilet ve İlahi mükemmellikler bağışlamıştır. Cibril ile ayrıldığı makamdan itibaren kat etmiş olduğu makamlara, Harem-i Muhammed-i derler. Çünkü ondan başka hiçbir yaratılmış için, o makama varmak ya da durmak mümkün değildir, haramdır ve kimsenin gücü o makama gitmeye yetmez. Hak Teala Hazretleri, Resul-i Ekrem Aleyhisselam ile orada özel bir şekilde konuşmuştur.
Bu makamın sonunda da, Hak Teala Hazretlerine yaklaştı.
Kab-ı Kavseyn ev edna (Allahu Teala'ya en yakın olan mesafe) makamına vardı. Hak Teala Hazretleri buyurdu ki,
“Ya Muhammed ene ve ente masivaya halak tüha li eclik”
Habibim Muhammed, bu makamda ben vardım şimdi bir de sen varsın. Ben bütün mahlukatımı ancak senin için yaratmışım” Resul-i Ekrem Aleyhisselam da cevaben dedi ki,
“Ya Rabbi sen varsın senin varlığında ben de varım, Senden başka olan herşeyi (Allah'tan gayrısı) Senin uğrunda terk ettim. Senden başka dayanağım ya da güveneceğim şey yoktur”
Sonra, Cenab-ı Hak Teala Hazretleri ümmet için konuşmaya, hitab etmeye başladı. Fakat, Resul-i Ekrem Aleyhisselam'a olan yakınlığı ve verilen Makam-ı Huzurun fazlalığından, Efendimiz'e avuntu olsun ve daha iyi anlayabilsin diye, sözlerini Sıddık-ı Ekber'in sesiyle konuşuyormuş gibi Resul-i Ekrem'e hayalen dinletti. Bu durumdan dolayı Hak Teala, Sıddık-ı Ekber'e bu makamın ilmini bağışlamıştır ve Resul-i Ekrem Aleyhisselam'da buna işaret ederek şöyle buyurmuştur,
“Ma hubbe sadri Şey'ün illa ve cebtehü ala sadri Ebubekiris Sıddık - Kalbime dökülen ilim, hikmet ve Esrar-ı İlahiye'den, Sıddık-ı Ekber'in kalbine de dökmeden bırakmadım”
Cenab-ı Hak Teala Hazretleri, Resul-i Ekrem Aleyhisselam'ı
bu özel davet ve Mirac ile şereflendirirken, O'na, Cibril'i dokuz yüz bin kere göndermesinden ortaya çıkan şeref ve faziletin yüz bin kat fazlasını ikram etti ve bağışladı.
Geri dönerken bütün zerre ve ruhlarla karşılaştılar. Sıddık-ı Ekber'den sonra Resulullah'ı ilk görme şerefine ulaşan, Şah-ı Nakşibendi Hazretleri'nin Zerre-i Şerifi'dir. Bu şeref kendisine verildiği için, Ebubekir Sıddık Hazretleri'ne verilen ilim, fazilet ve Mirac'a özel olan faziletlerin tamamına da Şah-ı Nakşibendi mirasçı oldu. Sonra bütün Sadat-ı Nakşibendiye'de, derecelerine göre varis oldular. Sonra Şah-ı Nakşibendi, Kubbet-ül Erzak denilen makama baktı. Cenab-ı Hakk'a yalvardı ki,
“Ya Rabbi, kıyamete kadar tarikatıma bağlı olanların, talebelerimin ve halifelerimin yiyecek ve ihtiyaçlarını haramdan, şüpheden sakla ve koru”
Cenab-ı Hak Teala, dua ve yalvarışlarını kabul buyurdu.
Şah-ı Nakşibend her zaman imsakde bu şekilde dua eder. İkinci defa olarak, o Mirac gecesinde kendine bağlı olanlara ve öğrencilerine baktı. Cenab-ı Hak bu bakış üzerine, onları, dine sokulan yeni adetler, şeriat ve tarikata karşı olan haram işlerden ve günahlardan korudu ve sakladı. Bu şekilde, Şah-ı Nakşibendi'nin Zerre-i Şerif'i, Resul-i Ekrem Aleyhisselam
Mirac-ı Şerif'ten dönünceye kadar, dokuz kere kendisine emanet edilen öğrencilerine, bağlı olanlara ve halifelerine baktı.
Şah Hazretleri'ne bağlı olanlar ve halifelerinin, ihtiyacı olan hakikat, olgunluk ve iyilikler o bakışları sayesinde tamamlandı .
Ruh Aleminde, talebe ve halifelerinin emanetlerini (Ahit-Misak) tamamlamak sadece O'na mahsus ve özeldir. Diğer tarikat imamlarının ilimleri ve kendilerine bağlı olanların ihtiyaçlarını karşılayabilme kuvvetleri ancak Sidretü'l-Münteha'ya kadardır.
Şah-ı Kul Hazretleri'nin, bağlılık derecesinin ve olgunluğunun ne kadar yüksek olduğu burdan anlaşılır.
Kaddesallahu Teala Sırreh-ul Aziz ve Eada Aleyna min Berakatim Enfasihum-ül Kudsiyeti
Amin