Yazı boyut :

Müminlerin Annesi, Hatice-i Kübrâ Radıyallahu Anha Hazretleri’nin Menakıb-ı Celile’sidir


Müşârün-ileyhâ yani kendileri, bütün kadın alemlerinin seyyidesi yani efendisidir. Cenab-ı Hak ve Resul-i Kibriya Aleyhisselam’a kurbiyet yani yakınlığı, manevi ve kalbi olarak en yüksek seviyeye erişmiş olan bir hatundur. İman ve tasdik şerefine, ilk olarak sahip olmak kendisine bağışlanmıştır.

İman ve İslâm ile tanıştığı zaman, Arşu’r-Rahman-ı Azam’ın, kendisinin iman ve tasdikinin kabul olduğuna dair şahitliğini işitmiştir. Cenab-ı Hak Tealâ, bütün gök alemlerine kendisini göstererek şöyle buyurdu,

“Habibim Muhammed’in ümmetinin içinde, ilk defa İslâm ile şereflenmiş olan hatuna bakınız. O hatun, Habibim Muhammed’in Neseb-i Hakîki’si (soyu) olan elli üç bin Seyyid-i Şerif’in annesidir. Bu hatun, Onlar’ın aslıdır ve o kadar Seyyid-i Şerif bundan ortaya çıkacaktır. O Seyyid-i Şerif’lerin her biri, elli arz için yardımcı ve kurtuluş sebebidir. Ve ceza günü, herbiri ayrı ayrı yetmiş bin cezaya çarptırılmış olan ümmet fertlerinin kurtuluşuna aracı ve sebep olacaktır. Onların dünya ve ahiret mutluluklarına aracıdırlar” (**Arz, yeryüzü demek olduğu için burada dünya da demek istemiş olabilirler, kıta ya da ülke veya denk gelen asırlar olarak söylemiş olabilirler**)

Bu şekilde Cenab-ı Hak, hem Hatice-i Kübrâ Hazretleri’nin

fezail-i zâtiyesi yani kendisine ait olan üstün mükemmelliklerini ve hem de onun soyundan ortaya gelecek olan dört bin fazileti, değer ve üstünlükleri, Melâikelerine bildirdi, duyurdu.

Resul-i Ekrem Aleyhisselam Hazretleri ile içtimâ ve izdivâc yani bir araya gelip evlenme zamanları geldiğinde, Cenab-ı Hak Hazretleri bir grup Melâike gönderdi. Bu Melâikelerin adı 

El-Melâiketi Mülhemûn’dur. (İlham eden melekler) Bunlar toplam elli üç bin adettir. Hak Tealâ Hazretleri bu meleklere,

“Siz gidip, Hatice-i Kübrâ Radıyallahu Anha’nın kalbine, muhabbet ilham edip, yerleştiriniz. Habibim Muhammed’e karşı bir muhabbet uyandırınız” diye emir buyurdu.

Melâike-i Kirâm yani büyük melekler, Hatice-i Kübrâ Radıyallahu Anha’nın kalbine hergün bu makam-ı muhabbete uygun ilhamları yerleştirip, aşıladılar. Ta ki, Müşârün-ileyhâ Hazretleri’nin bu muhabbet ve yakınlık derecesi o kadar artıp ve olgunlaşıp, 

Resul-i Ekrem Aleyhisselam’ı evliliğe teşvik edinceye kadar.

Ve kendisi evliliğe davet etti.

Hak Tealâ Hazretleri’nin başlangıcı olmayan rahmet ve yardımındandır ki, Efendimiz Aleyhisselam’ın Zevce-i Mutahharası yani tertemiz eşi oldular. Ve Resulullah Efendimiz’in peygamberliğini, Kur’an’ını ve hazinelerini daha o günden bildi ve mutluluğuna kavuştu. Bu fevkalâde yani olağanüstü muhabbet ve aşkın eseri olarak, zifâf yani ilk gecelerinden bir gece önce, kendisine ait ne kadar mal, mülk, kıymet, köle ve hayvan varsa, tamamını, Efendimiz Aleyhisselam Hazretleri’ne bağışladı. Ve kendisi mücerred kaldı yani maddi hiçbirşeyi kalmadı.

“Şimdi, benim nefsimden başka hiçbirseyim kalmamıştır. Onu da mücerred olarak (Allah’tan başka hiçbirşeyi kalmayarak) sana verdim” dedi.

Zifâf gecesi, kırk bin melek ile Rusûl Melekler yere indiler.

Cenab-ı Seyyidü'l-mürselîn, kendisine, İslâm ile şereflendiği zaman, Cenab-ı Hak Tealâ Hazretleri’nin bütün meleklere nasıl emir buyurduğunu ve bu derecenin ne kadar yüksek olduğunu bildirdi ve anlattı. Sonra,

“Ya Hatice, Cenab-ı Hak kıyamete kadar ümmetimin kurtuluş ve selâmetine aracı olacak bütün Ehl-i Beyt’imin analığını sana bağışlamıştır. Siz onların başlangıcı, aslısınız ve sizden elli üç bin zürriyetim, nesil ve soyum ortaya çıkacaktır. Eğer ki onları görmek istersen sana göstereyim” diyerek, Resul-i Ekrem Aleyhisselam, Onlar’ın zerrelerini davet etti.

İlk önce, Fatımat-üz Zehra Radiyallahu Anha Hazretleri’nin şerefli zerresini gösterdi. Bundan sonra sırasıyla tamamı Ehl-i Beyt’i olan elli üç bin neferi (asker) gösterdi. Ve Cibril-i Emin Aleyhisselam, herkesin isim, hakikat ve Fazl-ı Kemalât’ını (yüksek ahlâk ve mükemmellikler) kendilerine söyledi ve bildirdi.

Resul-i Ekrem Aleyhisselam, ara ara,

“Ya Hatice, bunların dünya yurdunda kazanacakları fazl-ı kemalât ve Allah Rızası’nın nısfı yani yarısı senindir” diyordu.

Buna büyük melekler de “Âmennâ ve Saddaknâ” inandık ve tasdik ettik diye şahitlik ediyorlardı.

Hatice-i Kübrâ Radıyallahu Anha’ya o zifâf gecesinde, Peygamber Efendimiz’in soyundan gelenler ve Şerefli Büyükler’in özellikleri ve sıfatları anlatılıp, bildirilirken, sıra Ebü'l-Hasan eş-Şâzelî ve Ahmed-i Kebîr er-Rifâi Hazretleri’ne gelince Cibril-i Emin As.,

“Bunlar, yüz yirmi dört bin nebi ve büyük peygamberin varisleri yani mirasçılarıdır” dedi.

Ebü'l-Hasan eş-Şâzelî, beşi dünya, beşi gök alemlerinin denizlerinden içmiş olan bir kimsedir. Burada anlatılmak istenen, Şâzelî Hazretleri’ne meleklerden, Cebrâil, Mîkâîl, İsrâfil, Azrâîl ve Rûh-ül Ekber ile Efendimiz Aleyhisselam Hazretleri ve

Çıhâr Yâr-ı Güzîn yani dört halife telkin buyurmuştur demektir.

Bu iki büyük kimsenin, Ümmet-i Merhume, yani Allah'ın rahmetine ermiş olanlara, büyük hizmet ve yardımları olacağı bildirilince, Hatice-i Kübrâ Radıyallahu Anha ile birlikte Efendimiz, şükür olarak iki rekât namaz kıldı ve meleklerde birlikte kıldılar. Bundan sonra büyük evliyalardan, ahir zamanda bulunan ümmetin içinden olan Mevlana Hasbullah il-Alevi Hazretleri’nin özellik, sıfat ve faziletlerinden bildirdi.

Abdurrauf-u Yemânî ve Mutiuddin el-Hafnevi Hazretleri’nin makam ve mertebeleri ile şemail-i şerif yani ahlâk ve huylarından da bahsetti. Hasbullah il-Alevi Hazretleri’nin hakkında,

“Bu kimse, Mirac-ı Şerif’in bütün sır ve hakîkatine hakimdir, bilir ve varisi yani mirasçısıdır. Beş duâ edecektir, bu duâlar sayesinde ortaya çıkacak rahmet ile ümmet-i merhumeden başka bütün nebi ve peygamberlerin ümmetlerinden elli bin kişinin kurtulmasına aracı olacaktır. Ümmet-i merhume içinden kurtulacakların sınırı ve hesabı yoktur. Bu şerefli kimse, meleklere, zebanilere ve münker nekire emir eder, ve bu emirler her şekilde yerine getirilir” dedi.

Resul-i Ekrem ve Hatice-i Kübrâ, böyle bir evladın var olacağına şükür olarak, yirmişer rekât namaz kıldılar. Bütün melekler ve Rusûl Melekler de bu namaza katıldılar.

Hatice validemiz, “OĞLUM, BENİ UNUTMA” buyurdu.

Cibril-i Emin tekrar, “Bu evladınız, yüz sene oruç olacaktır. Cenab-ı Hak, O’nun diline, Tayy-ı Ekber bağışlar” buyurdu ve bu özelliklerden başka pek çok özelliğinden de bildirdi ve anlattı.

(Tayy-ı Ekber, muazzam bir hız anlamında kullanılmış)


Şimdi bu büyük kimsenin, Fazl-ı Kemal’ine delil-kanıt olacak, Cibril-i Emin Aleyhisselam Hazretleri’nin bildirdiği özelliklere açıklama olması için, kısa bir menakıb anlatıyoruz.

Kendileri, Abdullâh ed-Dehlevi Hazretleri’nin evladı ve torunlarındandır. Abdullâh ed-Dehlevi’nin mürşidi olan, Habîbullah Cân-ı Cânân-ı Mazhar Hazretleri ile olan ilk görüşme ve toplantılarında, Habîbullah Hazretleri hemen düşüp bayıldı ve sekir yani sarhoş hale düştü. Bunun sebebi ise, Dehlevi Hazretleri’nin sulb-i pâkinden yani tertemiz soyundan olan Hasbullah il-Alevi Hazretleri’nin üzerindeki nûrların tecellilerine dayanamamasındandır. Hasbullah il-Alevi doğup yedi sene geçtikten sonra, Fahr-i Kâinat Efdalü'l-Tahiyyât, O’nu huzuruna davet etti. Kutbül Mutasarrıfin ve büyük meleklerden bir grup bunu alıp Peygamber Efendimiz’in huzuruna getirdiler. Efendimiz Aleyhisselam ile aralarında en üst dereceden bir yakınlık, muhabbet ve görüşme ortaya çıktı. Resul-i Ekrem Aleyhisselam,

abdest almaları için emir buyurdu. O abdest ile Hasbullah il-Alevi,

Sünnet-i Seniyye yani Peygamber Efendimiz’in yaşam tarzı ve yolundan sekiz yüz tanesini uygulamış, gerçekleştirmiş oldu. Sonra Efendimiz Aleyhisselam, Kutbül Mutasarrıfin’e emir ederek yüz dirhem kadar süt (320 gr) ve bir pide getirtti. Bunu yemesi için emir buyurdu ve, “Oğlum, valideniz Hatice-i Kübrâ’nın huzurunda, Cibril-i Emin ile birlikteyken gerçekleşen olayı hatırlıyor musunuz?” diye sordu. Hasbullah Hazretleri derhal o olayı düşündü ve hatırladı. Resul-i Ekrem Aleyhisselam,

“Bugünden itibaren oruçsun. Ben seni çağıracağım ve yanımda iftar ettireceğim. O zamana kadar iftar etmeyeceksin” dedi.

Efendimiz Aleyhisselam bu arada, kendisine Kur'an-ı Azimüşşan ve Hadis-i Nebeviyye’yi öğretti ve yerleştirdi.

Efendimiz Aleyhisselam’ın bu sözü üzerine, Hasbullah Hazretleri,

Kutbül Mutasarrıfin ve büyük meleklerden bir grup ile birlikte Mescid-i Ulyâ’ya gittiler. Yüz sene bir buçuk aydan sonra,

Resul-i Ekrem Aleyhisselam, O’nu tekrar huzuruna çağırdı.

Bu kadar zaman boyunca iftar etmemiş ve o almış olduğu abdestten başkasına ihtiyaç duymamıştı. Mescid-i Ulyâ’ya girdiği andan itibaren her nefesinde bir kere, Kur'an-ı Azimüşşan’ı hatim etmişti. Bu hatimlerin sevaplarını, ümmet-i merhumenin en zayıf olanlarına verilmek üzere, Efendimiz’e arz, takdim etti.

Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm, bahsedilen hatimleri kabul ederek sevaplarını zayıf ümmete paylaştırdı. Hatta, ümem-i maziye yani geçmişteki her peygamberin kavimlerinden ellişer bin kişiye şefaat yani Efendimiz’in, onların af olmaları için aracı olması ve kurtuluşları da kendilerine bağışlandı. Bu mübarek ve kıymetli kimse, Miraç Gecesi olan Receb-i Şerif’in yirmi yedinci gecesi Alem-i Ukba’ya yani ahirete göçtü, intikâl etti.

Cism-i Şerif yani şerefli bedeni, kendi Ruhâni Şerifleri tarafından yıkandı, gasledildi. Bu alışılmadık bir meseledir ve şimdiye kadar hiç duyulmamış, görülmemiştir. Bu değerli kimse sayesinde, kendisinden önce gelmiş ve sonra gelecek olanların (Selef-Halef) kazanacakları ilim, derece ve mutlulukları anlatmaya hiçbir dil-lisan yetmez, tarifi de mümkün değildir.

Alallahu Tealâ Derecatihim Daima.


Bâdel İntikâl, yani vefatından sonra da kendisinin hizmet ve yardımları devam edecektir. Özellikle, Berat Gecesi ve Ramazan-ı Şerif’in yedinci gecesinde, yirmi beş bin değişik konu-istek hakkında, yetmiş bin dil-lisan ile Cenab-ı Hak Tealâ Hazretleri’ne yalvarır, duâ ve talep eder. Bu iki gecede, bizim isimlerimizi de ayrı ayrı anacağına, intikâlinden önce söz vermiş olduğundan dolayı, bütün ihvana, medâr-ı iftihar ve medâr-ı saadet

(Övünç-mutluluk) sebebi olduğunu bildiriyor ve müjdeliyorum.


Elhamdülillahi Tealâ


Bu büyük nimete, azıcıkta olsa şükür sebebi olması için, bahsedilen iki gecede, aşağıdaki vazife ve adaba uyalım.

Ve minallahi't-tevfik.


Önce gusleder, vücudunu temizler.

“Sonsuz lütuf ve yardımınız ile nefsimin, Necaset-i Manevi ve Ahlak-ı Zemime’den (Manevi pislik-kir ve kötü ahlak-huy) temizlenmesini dilerim Ya Rabbi” diyerek duâ eder yalvarır.

2 rekât Sünnet-i Vudû kılar.

3 Kelime-i Şehadet getirir.

99 Estağfirullah.

1 Fâtiha-i Şerife.

1 Âmenerrasulu Şerif.

11 İhlâs-ı Şerif.

1 Felak, 1 Nâs (Muavvizeteyn)

Bunların sevabını, Efendimiz Aleyhisselam ile Âli ve Ezvac-ı Tâhirat (Eşleri-Hanımları) ve Ashâb-ı Kiram ve bütün Ehl-i Beyt’in ruhlarına, özellikle Hasbullah il-Alevi Hazretleri’nin şerefli ruhlarına hediye eder. Bütün Büyük Evliyâullah ve özellikle kendilerinin hürmetine, o gecede yazılmakta olan Mukadderat-ı İlahiye’nin hayırlı olması için başvurur, duâ eder.

Sonra bir kere Sure-i En’am okur. Ve, Hasbullah il-Alevi Hazretleri’nin şerefli ruhuna bağışlamak üzere bir hatim indirir.


Cenab-ı Hak Tealâ, hayırlı muvaffakiyet ihsan ve nasib etsin.


Amin,

Bihürmeti Seyyidi'l-mürselîn


Zatların diğer menkıblerini okumak için lütfen ismine tıklayınız.
Hz. Muhammed S.A.V.
Anahtar Kelimeler
şaban ayı ramazan ayı Hatice-i Kübrâ El-Melâiketi Mülhemûn Hasbullah il-Alevi Hz. leyle-i beraat