Yazı boyut :

LEYLE-İ REGAİB İLE İLGİLİ KISA BİR MENKIBE

Risâlet-Meâb Aleyhisselam Hazretleri'nin hicretinden beş sene sonra, Receb-i Şerif'in altıncı gecesi olan Regaib Gecesi'nde, Resûl-i Ekrem Aleyhisselam, Sahabe-i Kiram'dan Enes Bin Mâlik ismindeki sahabeyi huzura davet etti. O'nu çağırması için Hazreti Âişe'yi gönderdi. Ve buyurdu ki,

“Ya Âişe, siz bu akşam Enes Bin Mâlik'i çağırırsanız, bir Nebiyyi Mürsel'i yani bir Peygamber'i çağırmış gibi İlahi Rıza kazanırsınız. Cenab-ı Resûlullah sahabeye emir verdiği zaman, o emre cevap getiren ve iletene de aynı sevap ve ödül vardır”.

Ravza-i Mutahhara'da bulunan cemaat, yatsı namazını kılıp evlerine dağıldıktan sonra, emri yerine getirip, Enes Bin Mâlik'i davet etmesi için, Hazreti Âişe Radiyallahu Anha'yı gönderdi.

Hazreti Âişe, Resûl-i Ekrem Aleyhisselam'ın emrini yerine getirmek üzere giderken yolda Enes Bin Mâlik'e rastladı.

Hazreti Âişe buyurdu ki,
“Ya Enes, yolculuğunuz ne tarafa? Resûlullah seni istiyor”.

Enes Bin Mâlik, “Ya Âişe, senden önce birisi geldi ve Resûlullah'ın davetini bildirdi. O yüzden ben de O'na gidiyordum”.

Hazreti Âişe, bu cevap üzerine üzüldü ve,
“Emirlerini yerine getirirken bir kusur işledim ki, Resûlullah başka birini göndermiş herhalde” diyerek düşünmeye başladı.

Sonra, “Ya Enes, benden başka kim geldi?” diye sordu.

Enes cevaben, 'Selman-ı Farisi geldi' buyurdu.

Enes Bin Mâlik ve Hazreti Âişe, huzurlarına döndükleri zaman

Peygamber Efendimiz,
“Ya Âişe, üzülme, Senden önce Enes Bin Mâlik'e giden Selman-ı Farisi değildir. Cenab-ı Hak Teâlâ'nın emriyle, Cibril Aleyhisselam kendisine haber vermiştir. Sana bahsettiğim ödül ve İlahi Rıza'yı kazanmana engel olacak bir kusurun yoktur”.

Hazreti Âişe sordu ki,
“Ya Resûlullah, Hazreti Cibril'i kendi şekli ve suretinde görmek, ümmetinden kimseye mümkün olup bağışlanmış mıdır?”

Resûl-i Ekrem, “Benim bir ümmetim vardır ki, Hazreti Cibril ile toplanır ve sohbet ederler. Benim size anlatıp bildirdiğim gibi, Hazreti Cibril'de kendilerine anlatır, bildirir ve öğretir”. Sonra, “Ya Âişe, sana öyle büyük bir sır söylerim ki, onu sahabelerimden kimseye söylemedim. Ve onların ailelerine de (eşleri) söylemedim.

Şimdi benim yanıma Cibril Aleyhisselam gelecek ve bana bir su getirecektir. Ben o suyu sana veririm. Sen o su ile ilk olarak abdest alırsın, artanını da içersin. Cenab-ı Hak Teâlâ Hazretleri'ne şükür et ki, bu hediye artsın ve çoğalsın” Hazreti Âişe, Peygamber Efendimiz'in odasına girince bahsettikleri suyu buldu.

Resûl-i Ekrem buyurdu ki,
“Ya Âişe, bu su yeryüzünde akmış olan suların ilk olanıdır. Allah katında diğer bütün sulardan şereflidir, ve üstündür. Hak Teâlâ Hazretleri, bu suya her an bir nazar buyururdu. Dünyaya gönderdikten sonra da her gün yedi kere nazar buyurdu.

Ya Âişe, Hatice-i Kübra'ya, pederiniz Sıddık-ı Ekber'e ve hatta Resûl olduğum halde bana bile kısmet ve nasib olmayan bu suyu içiniz. Bu su Hazreti Cibril'in abdest suyudur. Hazreti Cibril bu su ile yedi bin kere abdest aldı. Her abdestte, yüz bin rekât namaz kıldı. Ve Enes Bin Mâlik'i davet için, Receb-i Şerif'in altıncı gecesi indi”.

Sonra, Enes Bin Mâlik Hazretleri'ne,
“Ya Enes, Sıddık-ı Ekber'i çağır” dedi.

Enes Bin Mâlik, Sıddık-ı Ekber'e gitti. Faka o henüz gelmeden önce, Cibril-i Emin yine Selman-ı Farisi şeklinde gelip,
“Ya Ebû Bekir, Resûlullah seni davet ediyor” buyurdu.

Enes Bin Mâlik ile Sıddık-ı Ekber yolda karşılaştılar. Hazreti Âişe bahsedilen suyu, Kıble'ye karşı büyük bir hürmet ve saygı ile durarak abdest alıp, içtiği an, Resûlullah'ın huzuruna geldiler.

Sıddık-ı Ekber gelir gelmez,
“Ya Resûlullah, Cibril-i Emin, Enes Bin Mâlik'ten önce gelip bana haber verdi” deyince,

Resûlullah, “Ya Ebâ Bekr, başına bir olay mı geldi?” diye sordu.

Sıddık-ı Ekber, 
“Evet Ya Resûlullah, dün akşam Cibril-i Emin rüyada, Selman gibi gelerek beni huzurunuza davet etti ve Cenab-ı Hakk'ın bana, Cibril'in yeryüzünde yapmış olduğu hizmetlerin karşılığı kadar, sevap bağışlayacağını bildirdi. Üç kere elini tutmak istedim, kabul etmedi. O zaman düşündüm ki, Selman değil, Cibril imiş”.

Resûl-i Ekrem buyurdu ki, 
“Ya Ebâ Bekr, Cibril ile aranızda bir bağ, yakınlık oldu. Cibril sana öğretip, bildirecektir. Bu muhabbete sahip olan Rical ümmetin birincisi sensin".

Sıddık-ı Ekber, “Düşündüğüm doğruymuş” dedi.

Resûl-i Ekrem Aleyhisselam, Âişe ve Enes Hazretleri'ne, 
“Bu gece, benim nutfemin, Annemin rahminde tutunduğu bir gecedir. Cenab-ı Hak, bu geceyi bütün hayvanlara bayram olarak bildirmiştir. Gerek karada, gerekse denizde bulunan bütün hayvanların toplanıp birbirleriyle konuşacakları gecedir.

Cenab-ı Hak Teâlâ Hazretleri'nin gücü, büyüklüğü ve kudretini anlamak ve aynı zamanda bu gecenin değer ve güzelliklerini görmek için dışarıya çıkalım”.

Ravza-i Mutahhara'dan çıkıp baktılar, Medine-i Münevvere'nin toprağı bir takım vahşi hayvan ve deniz hayvanları ile dolmuş. Hatta denizde bulunan büyük balık ve ejderhalar dahi toplanmış.

Resûl-i Ekrem “Size, Allah'ın selamı olsun” buyurdu.

Hayvanlar, düzgün ve güzel bir dil ile “Ve Aleyküm Selam” diyerek, selamı iade ettiler.

Sonra Efendimiz sordu, 
“Bu toplanmanızın amacı nedir? Bu nasıl bir gecedir?”

Cevaben, “Cenab-ı Hak Teâlâ, bize İlahi Vahiy ile "Size Resûl olarak bildirdiğim Ahmed ve Muhammed'in nutfesinin Annesinin rahmine tutunduğu bu gece sizin için bayram gecesidir" diye bildirdi. Bu bayramı tebrik etmek için huzurunuza geldik”.

Sıddık-ı Ekber, “Bu hayvanların adedi nedir? Ya Resûlullah” diye sorunca, Efendimiz cevap olarak, “Çeşit ve tür olarak altı yüz bin çeşittir” dedi.

Sıddık-ı Ekber Radiyallahu Ahn, o toplanmada bulunan bütün hayvanların dillerini ve söylediklerini öğrendi ve anladı.

Resûl-i Ekrem Aleyhisselam, 
“Ya Âişe bakınız. Ümmetimin itaat ve yakınlığı, bu hayvanların bana karşı olan itaat ve yakınlığı gibi olsaydı, Cenab-ı Hak, o kimseleri, yüz yirmi dört bin Peygamberin kazanmış olduğu güzellikleri kazanmadan, Cennet'e koymazdı” buyurdu.

Bahsedilen gece, tüm hayvanlar için bayram gecesi olduğu gibi, ümmetin tüm fertleri için de bayram gecesidir. Ve orada hayvanların konuşmuş olduğu lisan ve sohbetler, Ümmet-i Muhammed'in günahlarının bağışlanması için sebep olacaktır.

Cibril-i Emin Aleyhisselam,
“Ya Muhammed, bu hayvanların bu akşam ki tasdik ve hizmetleri Kelime-i Münciye'yi tasdik edememiş olan zayıf ümmetiniz için bağışlanacaktır. Bu hayvanların toplanıp, konuşmuş oldukları ve yapmış oldukları hizmetler, kıyamete kadar takip edecek bu mübarek gecede hep aynı şekilde meydana çıkacaktır” buyurdu.

Sıddık-ı Ekber Radiyallahu Ahn, 
“Ya Resûlullah, bu gecenin güzelliklerine ortak olabilmek için yapılması gereken hizmet nasıl olmalıdır?” diye sordu.

Resûl-i Ekrem Efendimiz,
“Ya Ebâ Bekr, bu gece Regaib niyetiyle yüz rekât namaz kılarsınız” buyurdu.

Sıddık-ı Ekber, “Cemaatle mi, tek olarak mı?” diye sordu.

Efendimiz Aleyhisselam, 
“Her iki şekilde de olur. Fakat sen yüz rekât kılarsın. Âişe ve Enes Bin Mâlik ikişer rekât kılarlar” buyurdu.

Sonra, “Ya Enes, biz mazhara (Cibril-i Emin'in namaz kılmış olduğu yerlere) gideceğiz. Ebû Bekir namazı kılar sonra bize yetişir” dedi. Ve üçüne açıkladı, “Cibril-i Emin Hazretleri'nin, bahsedilen yerde, yedi bin kere abdest alıp kılmış olduğu namazdan ortaya çıkan güzelliklere erişirsiniz” diye buyurdu.

Yolculuk zamanı ya da hareket etmeden önce, “Ya Enes, Cenab-ı Hak, usât-ı ümmetimden (günahkarlar) seksen bin kişiyi, bu hayvanatın hizmeti sayesinde bağışlar, affeder.

Kardeşim Musa Aleyhisselam'dan kendi kavmi için ortaya çıkmış olan hizmeti bile bu hayvanattan çıkan hizmet kadar çok değildir”.

Resûl-i Ekrem Aleyhisselam, mazhara teşrif ederken, Enes Bin Mâlik Hazretleri'ne, “Ya Enes, biraz da benim ümmetimim ricallerinin yaptıkları gibi yürüyelim” dedi.

Bu sözle anlatmak istediği, ümmetten ileri gelen büyüklerinin yaptığı gibi mekanı bükerek, atlayarak yani Tayy-i Mekan üzere yolculuk yapalım demektir. Ve aynı o şekilde gittiler.

Enes Bin Mâlik sordu,
“Ya Resûlullah, o Ricalullah uzak yerlere de gidebilir mi?”.

Resûl-i Ekrem,
“Sen, Kûfe Mescidi'nde tabiin olan, salih ümmetten Hasan-ı Basri'yle buluşup görüşürsün. (Hasan-ı Basri, Peygamber Efendimizden on sene sonra dünyaya gelmiştir, Tayy-i Mekan ve Zaman) Onunla sohbet eder ve selamımızı iletirsin. Bu selamımızı, ümmetin ileri gelenlerinden Abdur Rauf-ul Yemânî ve on arkadaşına iletmesini iste ve O'nu aracı yap. O'nun aracılığıyla, o büyüklerin toplantısında bulunacaksın. O meclisin üstündeki İlahi Lütuf'lara ortak olmayı talep et” buyurdu.

Resûl-i Ekrem Aleyhisselam, O Ricallerin isimlerini birer birer söyleyerek, kendi zamanlarında gerçekleşecek toplantılarında ortaya çıkacak güzelliklere ortak olması için Hızır Aleyhisselam'a tavsiye etmelerini emir etti. Ve yeryüzünde toplanılacak meclislerin en güzel ve şereflisi olan o meclisten yararlanmasını, ve orada okunacak olan Kur'an-ı Kerim'in güzelliklerine ortak olmasını Enes Bin Mâlik'e tavsiye etti.

“Ya Enes, hayatta oldukça Leyle-i Regaib'i unutma!” dedi.

**Resûl-i Ekrem Aleyhisselam'ın, Enes Bin Mâlik Hazretleri ile Ebû Bekr es-Sıddîk Hazretleri'ne tavsiye ve emanet ettiği meselelerin tamamını işittim ve saklayıp, korudum. Resûl-i Ekrem Aleyhisselam'ın, Enes Bin Mâlik Hazretleri'ne katılmalarını tavsiye ve emanet ettikleri toplantı-meclis 1348 senesi Receb-i Şerif'inin yirmi yedinci gecesi gerçekleşecektir **

Enes Bin Mâlik, meclisin sonunda Resûl-i Ekrem Aleyhisselam'a sordu, “ Ya Resûlullah, bu Regaib Gecesi'nde, nasıl bir İlahi Lütuf ve Yardım beklememiz gerekir?”.

Resûl-i Ekrem, “Kırk bin Büyük Peygamber'in üzerinde bulunan yardım ve lütufları beklersiniz” dedi.

Bahsedilen mecliste, toplanan büyük ve şerefli kişiler, Cibril-i Emin'in abdest aldığı sudan abdest alarak, Cenab-ı Cibril-i Emin Aleyhisselam'ın makamında namaz kılacaklardır. Cibril-i Emin Aleyhisselam'ın üç yüz makamı vardır. Hepsinde namaz kılarlar.

EY İHVANLAR,
Bizim için de, tevbe ve istiğfardan sonra en önemli olan ibadet Regaib namazıdır. Cenab-ı Hak hepimize, Rahmeten lil Âlemîn olan Resûl-i Ekrem Aleyhisselam Hazretleri'nin, Sünnet-i Seniyye'lerini yeter kabul edip, onlara eksiksiz bir şekilde uymak için yardım etsin. Amin, Velhamdülillâhi Rabbil Âlemîn.

REGAİB NAMAZI HAKKINDA ,
Regaib Gecesi, Allah rızası için iki rekât namaz kılmak sünnettir.

Bu namazın üç şekli olup, hepsini yazacağız.
1) Fatiha-i Şerif'ten sonra
Birinci Rekâtta, on bir defa İhlâs-ı Şerif
İkinci Rekâtta, dokuz defa İhlâs-ı Şerif

2) Fatiha-i Şerif'ten sonra
Birinci Rekâtta, Tebareke-i Şerif
İkinci Rekâtta, Amme-i Şerif

3) Fatiha-i Şerif'ten sonra
Birinci Rekâtta, dokuz defa Kadr Suresi
İkinci Rekâtta, yedi defa Kadr Suresi

Mümkünse cemaat ile kılmak daha makbuldür.
Cenab-ı Hak, bütün mübarek gecelerde, böyle vazifeleri yerine getirmek için hepimize yardım etsin.

Zatların diğer menkıblerini okumak için lütfen ismine tıklayınız.
Hz. Muhammed S.A.V. Ebu Bekir es-Sıddîk R.A. Selman-ı Farisi R.A. Hz. Âişe R.A. Enes Bin Mâlik R.A. Cibril-i Emin
Anahtar Kelimeler
regaib namazı tevbe istiğfar regaib gecesi