Yazı boyut :

ERBAİN-İ ŞERİF HAKKINDA

Alemlerin Efendisi Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem Hazretlerinin nübüvveti ilanından 2 sene sonra, Cenab-ı Cibril Aleyhisselam Hazretleri gelip, Hira Mağarası’nda bir Erbain yapmakla vazifelendirildiğini kendisine bildirdi. O günlerde Efendimiz son derece muhtaç ve İslam dini dahi garip ve zorluklar içinde olan bir zamanda bulunuyorlardı.

Cenab-ı Cibril buyurdu ki,
“Ya Habibi Ya Muhammed, Cenab-ı Hak Rabb-i İzzet Hazretleri sana selam ve ikram eder ki, sizden evvel gelen ve geçmiş büyük enbiyaların yolu olan kırk güne ait özel bir ibadet ile sizi vazifelendirir. Cenab-ı Hak Teala, enbiya ve mürseline, o erbain içerisinde bağışladığı rahmet ve ikramı (inayeti), sizin erbaininizin her nefesi için vaat ediyor. Bu kırk gün süresince, Cenab-ı Hak Teala Hazretleri tarafından, size, yedi yüz defa rahmet ve ilahi ikramlar getirmekle vazifelendirildim. Ve her gelişimde bende, hiçbir Nebi ve Mürsele ve en yüksek melaikeye dahi bağışlanmayan bir derece ve faziletlere erişeceğim. Ve bunu Cenab-ı Hak bana böyle bildirdi ve beni bu vazifeyle memur etti” buyurdu.

Cibril Aleyhisselam, bu ilahi emirle beraber Hira Mağarası’ndaki ibadetin ne şekilde yapılacağını Efendimiz’e bildirdi.

Sonra Cenab-ı Cibril buyurdu ki, “Ebabekir Sıddık, günlük ihtiyacınızı belirleyip, bunu hazır etmek üzere Hak tarafından vazifelidir. Bu kırk gün zarfında, Sıddık-ı Ekber’in size yapacağı hizmet, kıyamete kadar gelecek ümmetin bütün kabul olan ibadetlerinden, Allah’ın katında daha kıymetlidir. Böyle olduğunu kendisine bildiriniz” ve tekrar olarak “Sıddık-ı Ekber’in bu kırk gün süresince yapacağı hizmeti, bütün insanoğlunun, cinlerin ve tüm yaratılmışların kabul olmuş ibadet ve hizmetlerinin sevabından Allah’ın katında daha büyüktür.

İlk otuz gün süresince ve özellikle son on günde yapacağı hizmetleri, bütün Gök aleminin ibadet ve tesbihat ve hizmetlerinden de daha kıymetlidir” buyurdu.

Sıddık-ı Ekber Radıyallahu Anh Hazretlerin’in Efendimiz’e yapacak olduğu hizmetlerin, Allah katında bu derecede kıymetli ve makbul olması, Peygamber Efendimizin, son derece ihtiyaç halinde olduğu bir zamana tesadüf ettiğinden ve İslam dininin pek garip ve zorluklar içinde bir zamanda olmasından olsa gerektir.

Resulullah Sallallahu Aleyhi Vessellem Hazretleri, bu ilahi emri alınca hemen Sıddık-ı Ekber’i huzura davet etti.Cenab-ı Allah’ın emrini ve O’nun için vaat buyrulan fazilet ve nimetleri kendisine bildirdi. Sıddık-ı Ekber Radıyallahu Anh “Sem’an Ve Taaten Ya Resulullah” (Başım üstüne Ya Resulullah) buyurdular.

Cibril Aleyhisselam ikinci defa Efendimiz’e gelişinde, Efendimiz Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Hazretlerine hitaben, “Ya Muhammed, Cenab-ı Hak Teala Hazretleri selam eder ve Kuran-ı Aziymüşşanın hatmiyle sizi memur etti” Ve buyurdu ki, “Kuran-ı Aziymüşşan, Levh-ül Mahfuz’a aktarılmadan evvelki zamana ait fazileti ve o zamanda ait olan hakikati düşünerek, fikir edip anlayarak hatim etmekle, ve o Hatm-i Şerif'e devam etmekle vazifelendirildiniz” dedi.

Levh-ül Mahfuz, dünyadan yedi defa büyüktür ve Yağkut-ul Ahmer’den (kızıl maden) Allah-u Teala Hazretlerinin kudret eliyle yapılmış bir alemdir.

Kuran-ı Azimüşşan’ı, Cenab-ı Hak Hazretleri, evvela Levh-ül Mahfuz’a aktardı sonra Beyt-ül İzzet* namındaki makama aktardı.                    

Hazret-i Cibril, Efendimiz’e dedi ki, “Ya Muhammed, Kuran-ı Azimuşşan’ın Levh-ül Mahfuz’a aktarıldığı zamana ait o başlangıcı (ezeli) ve sonu (ebedi) olmayan hakikatini düşünerek, manasını anlayarak Kuran-ı Kerim’i hatim ediniz. Hak Teala Hazretleri’nin başlangıcı ve sonu olmayan büyük kelamı Kuran-ı Aziymüşşan’ın, Levh-ül Mahfuz’da bulunduğu zamana ait hakikati ve faziletiyle, Levh'den aktarıldıktan sonraki hakikat ve fazileti arasında 107 derece fark vardır” dedi.

*İzzet evi anlamına gelen beytü'l-izze, Kur'ân'ın bir bütün halinde indirildiği dünya semasında (yere en yakın gökte) bulunan yerin adıdır. Levh-i Mahfuz'da bulunan Kur'ân (Bürûc, 85/21-22), Ramazan ayında (Bakara, 2/185) mübarek bir gece (Duhân, 44/2-3) olan Kadir gecesinde (Kadr, 97/1) buradan beytü'l-izze'ye indirilmiştir.

Üçüncü defa gelişinde Cenab-ı Cibril dedi ki, “Ya Muhammed, Kuran-ı Azimüşşan’ın, Levh-ül Mahfuz’a aktarılmasından önce olan anlamını ve hakikatini hatırınızda tutarak okuyup, hatim etmenizi (kıraat etmenizi) Cenab-ı Hak Teala emir buyuruyorlar” Demek ki Peygamberimiz Aleyhisselatü Ve Sellem Hazretleri’nin Kalb-i Muhammediyye’si içinde saklı olan Kuran-ı Kerim’in başı ve sonu olmayan hakikatine Levh-ül Mahfuz asla tahammül edemeyecektir.

Sonra Cibril-i Emin, ‘‘Bu ilahi emir üzere yerine getireceğiniz ibadet ve vazifelerin yarısının sevabını ‘mağara arkadaşınız’ olan Ebu Bekir’e bağışlayınız diye Cenab-ı Hak Teala buyurdular” dedi.

Resul-u Ekrem Sallallahu Aleyhi Ve Sellem, Sıddık-ı Ekber’i tekrar davet buyurdu ve Hazreti Cibril’in getirdiği Allah'ın emrini kendisine bildirdi. O vakit Sıddık-ı Ekber, Cenab-ı Hakk’a hamd ve şükür etti. Resul-u Ekrem ile birlikte iki rekat ‘Salat-ı Şükür’namazı kıldılar. Hazret-i Cibril’de onlara katıldı.

Resul-u Ekrem Aleyhisselam Hazretleri, Cibril-i Emin’e hitaben buyurdu ki, “Ya Cibril-i Emin, Cenab-ı Hak Teala Hazretleri’nin bana bağışladığı şu keramet ve faziletlerden ümmetimden hiçbir ferde hisse var mıdır?”

Cibril-i Emin, Hak Teala tarafından bildirilen müjdeler ile tekrar yanlarına indi. Cenab-ı Hak Teala'nın selamını bildirdikten sonra, “Ya Resul-üs Sakaleyn (Ey insanların ve cinlerin elçisi), Cenab-ı Rabb-i İzzet Vel Azamet Hazretleri buyurdu ki, ‘‘Bu erbain süresince bağışladığım sonu olmayan rahmet ve ikramlarımdan, ümmetinizden altı kişi hissedar olacaklardır.

Ezeli ilmimde böyle takdir edilmiş ve karar kılınmıştır. Zulüm ve gariplik zamanı olan islamiyetin başlangıç zamanı yaptığınız bu Erbain’in faziletiden, o altı zat dahi hissedardır. Onlarda sizin yolunuza uymak niyeti ile yine gurbet ve zulüm zamanı olan islamiyetin son zamanında bu Erbain-i Şerif vazifesini tekrar edeceklerdir”

Resul-u Ekrem Aleyhisselam buyurdu ki, “Ya Emin-i VahiyAllah, Ümmetimin içinden bu saadete erişmek kendilerine nasip olan kimseleri görmek isterdim” dedi.

Hazreti Cibril-i Emin, Allah’ın emri ile hemen O zevatın zerrelerini, Huzuru Risalet Meab Efendimiz’e davet etti. Resulullah Efendimiz, Cenab-ı Hakk’a bu davet için ayrıca şükür etti.

Cibril Aleyhisselam’a nazar ederek (bakarak) buyurdu ki, “Ya Cibril, bunlar hangi zamanda vazifelidir ve ne vakit dünyaya geleceklerdir?”

 Cibril-i Emin, Hak Teala tarafından bildirerek, “Ya Muhammed, bu ricaller hicri on dördüncü yüzyılın ricalidir ve kendileri bu faziletlere 1346 senesinde erişeceklerdir” buyurdu.

Resul-u Ekrem, Cenab-ı Hakk’a hamd ve şükür etti.

Sonra Cibril-i Emin dedi ki, “Ya Muhammed, o son zamanların karanlığı ve zulmü ile bu başlangıç zamanın karanlığı ve zulmü denktir. İslamiyetin başlangıcı gariptir ve bu gariplik son zamanında geri dönecektir” Hadis-i Şerif’inin bildirdiği üzere, İslam’ın başlangıcında, zorluk ve mücadele ile geçen o günlerde, Efendimiz Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Hazretleri’nin yaptığı Erbain-i Şerif’in derece ve faziletlerine, bu zamanımızın büyük evliyasından altı zat ortak olurlar ve Peygamber Efendimiz’e müjdelenen büyük ve sonu olmayan lütuflardan kendileri de hissedar oldular.

Bu Zevat-ı Kiram, iş bu hicri 1346 senesi, Zilkade-i Şerif ayının birinci gününden itibaren, Erbain-i Şerif’e niyet ederek vaat edilen bu vazifeye başladılar. Hazreti Cibril’in, Cenab-ı Peygamber Efendimiz’e müjdelediği sonsuz lütuflara eriştiler.

Bu Zevat-ı Kiram ile aramızda olan yakınlık üzere, o mübarek meclislerinde bu altı zatın her biri ayrı ayrı, bize kalben sevgi, hürmet ve bağlılığı olan ihvanlarımızı 7'şer defa isimleriyle sayıp,zikir ettiklerini bize bildirmişlerdir. Elhamdülillah Sümme Elhamdülillahi Teala.                      

Bu pek küçük bir müjdedir fakat dünya ve ahiret saadetimiz için en güçlü bir delil ve kaynaktır. Cenab-ı Hak Teala Hazretleri,nimetine şükür, belasına da sabır eden kullarından eylesin.

Bu Ricalin lisanıyla, o mübarek erbain meclisinde bir kere zikir edilen kimse için tam bir asrın fazileti vardır. Yani yetmiş sene devam etmiş kabul olan ibadetin sevabı vardır.

Bu vazifeyi yerine getiren Saadat-ı Kiram dahi, Meşayihi Nakşibendiyyundandır.

İşte bu zulüm ve gurbet zamanında yaşayan bizlerin, böyle zatların lisanıyla dua-münacatlarında isimlerimiz ile anılmak,büyüklüğü ve değeri ölçülemeyecek bir saadettir. Bu müjdeyi, size hediye olarak bildiriyorum. Cenab-ı Hak irade buyursun. 

Erbain-i Şerif Usul ve Müjdeleri ile ilgili menkıbe için burayı tıklayınız.

Zatların diğer menkıblerini okumak için lütfen ismine tıklayınız.
Hz. Muhammed S.A.V. Ebu Bekir es-Sıddîk R.A. Cibril-i Emin
Anahtar Kelimeler
Erbain Erbain-i Şerif Erbain-i Şerif Zilkade ayı 40 gün ibadet